Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Gezi Yazısı – Seyahatname Nedir? | Evliya Çelebi Darüşşifayı Anlatıyor


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 20.05.2008 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi Kişilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 8582 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Gezi Yazısı – Seyahatname


Yazarların yurt içinde ya da yurt dışında yaptıkları gezilerde, gördüklerini anlattıkları edebî eserlerin ortak adıdır. Bu eserlerde yazarlar; gezip gördükleri yerlerdeki insanların bütününün ya da belli bir kesiminin yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, dikkatlerini çeken ve okuyucuların da ilgi duyacaklarına inandıkları özelliklerini anlatmaya çalışırlar.
Gezi yazılarında ilginç bir anlatım vardır. Yazılarda anlatım, yeri gelir hikâyeye dayanır; yeri gelir bir portre çizilir, tasvir yapılır. Konuşmalar da bulunabilir. Yani anlatım, yer yer değişiklikler gösterir.

(S. SARICA – M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma ve Yazma, s. 400)

Gezi; hayale değil, yazarının gözlemine ve doğru olarak duyduklarına dayandığı için tarih, coğrafya, toplum bilim, hukuk vb. bilim dallarına kaynaklık eder. Gezi; gazete ve dergilerde yayımlanacak ölçüde yazılabileceği gibi, kitap hâlinde de yazılabilir.


Gezi türü, edebiyatımızda yeni değildir. Divan edebiyatı zamanından beri “Seyahatname” adı altında türlü eserler bulunmaktadır.

(K. GARİPOĞLU, Kompozisyon Bilgileri, s. 255/256)

Bazı sefaretnameler ile tarihî, coğrafî konularda yazılmış pek çok eser, bütünü ile olmasa da gezi yazısı özelliği gösteren bölümler taşırlar.

Türk edebiyatında gezi türünde kaleme alınmış en büyük eser, Evliya Çelebi’nin (1611-1685) on cilt olarak yazdığı Seyahatname’dir. Evliya Çelebi, bu eserinde gezip gördüğü memleketlerin tarihi, insanları, âdetleri, yaşayış tarzları ve her türlü özellikleri hakkında geniş ölçüde bilgi vermiştir.

(H. F. GÖZLER, Örnekleriyle Türkçe ve Edebiyat Bilgileri, s. 531/532)

Ayrıca, Seydi Ali Reis’in Mir’âtü’l-Memâlik (Ülkelerden Manzaralar), İzzet Molla’nın MihnetKeşan adlı eserlerini, Tanzimat’tan önceki dönemde yazılmış gezi eserleri (seyahatnameler) arasında sayabiliriz.

Gezi yazısı yazarken şu özelliklere dikkat etmek gerekir:


(1) Gezilen yerlerin, hiç bir yere benzemeyen özelliklerini dile getirmek.

(2) Gezilen yerlerde yaşayan insanların kültürel özelliklerini (ırk, dil, hayat tarzı, folklorik özellikleri vb.) belirtmek.

(3) Gezilen yerlerin tarihî, mimarî ve uygarlık özelliklerini belirtmek.

(4) Gezilen yerlerin teknolojik ve ekonomik alandaki gelişmelerini belirtmek.

Evliya Çelebi Darüşşifayı Anlatıyor

1682 yılında Edirne’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, külliyeden; “Orada bir Darüşşifa vardır ki dil ile tarif edilmez, kalemler ile yazılmaz “ diye bahseder. Ünlü seyyah, ayrıca külliye için şu ilginç tanımlamaları kullanmıştır:

“Adı geçen bağın ortasında, göğe baş uzatmış bir yüksek kubbedir ki güya aydınlık hamam camekanı gibi tepesi açıktır. Bu açık yerde altı adet ince mermer sütunlar üzerinde Kiyanıyan tacı gibi bir kubbecik vardır. San’atkar iş üstadı, bu küçük kubbenin ta tepesine halis altın ile yaldızlanmış bir çeşit demir mil üzerine bir bayrak yapmış, ne taraftan rüzgar eserse, o bayrak o tarafa döner. Garip görünüşlüdür. Ama aşağı büyük kubbe sekiz köşelidir. Bu kemerli kubbe içinde dahi sekiz kemer vardır. Her kemerin altında bir kış odası vardır. Bu odaların her birinde ikişer pencere vardır. Bir penceresi odanın dışında olan gülistanlı ağaçlığa bakar, diğeri de bu büyük kubbenin ortasındaki büyük havuz ve şadırvana bakar. Bu sekiz adet kış odalarının önünde , yine büyük kubbe içinde sekiz adet yazlık odalar vardır.
Üç tarafı kafesli mermerler ile yapılmış bu büyük kubbe altındaki büyük havuzun çevresindeki sel sebillerden berrak su çağlayıp havuza girince , fıskiyelerden berrak su, kemerli kubbenin göbeğinde nihayet bulur.

Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur.

Bazı odalarda ilkbaharda delilik mevsiminde Edirne’nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı aşıklar çoğalıp, hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar… Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp kalender hülyası kabilinden sözler eder, nicesi dahi o kemerli kubbenin etrafında olan gülistan ve bağ ve bostan içindeki binlerce kuşların cıvıltılarını dinleyip, delilerin perdesiz ve ölçüsüz sesleriyle feryada başlarlar.

Bahar mevsiminde çiçek kısmından sim ve zerrin, deveboynu, müşkü rumi, yasemin, gülnesrin, şebboy, karanfil, reyhan, lale, sümbül gibi çiçekler hastalara verilip güzel kokuları ile hastalar iyileştirilirler. Fakat delilere bu çiçekleri verince kimini yerler, kimini ayakları altında çiğnerler. Bazıları dahi meyveli ağaçları seyredip, ah daha hel hope pe pohe pelo deyip, çimenlik temaşası ederler…”

(Visited 8 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 20.05.2008 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi Kişilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 8582 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 2 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Gezi Yazısı - Seyahatname Nedir? | Evliya Çelebi Darüşşifayı Anlatıyor orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki Makale[Fizik] Simetri Nedir? | Simetri, insan zihni için âdeta büyüleyicidir. Güneş ve gezegenler gibi neredeyse kusursuz simetrik kürelere, kar tan.. Sonraki MakaleOkul Öncesi Eğitim ve Çocuk Gelişimi hakkında

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz