Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Dilimizi Koruyalım | Gelecek Nesillere Nasıl Bir Dil Bırakacağız?


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 03.05.2008 tarihinde muammerya tarafından, Güzel Türkçe'miz | Türkçe Dilbilgisi bölümünde paylaşılmıştır ve 1369 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Dilimizi Koruyalım

Dil vücudumuzun azaları gibidir. Başkalarının elleriyle, ayaklarıyla, gözleri ve kulaklarıyla kendimize nasıl uzun süre hizmet etmeyi aklımızdan geçirmiyorsak, başka ülkelere ait dillerden alıntılar yaparak konuşmak da bizi arzu etmediğimiz çıkmazlara sürükler ve içinden çıkamayacağımız sorunlarla başbaşa bırakır.”
Gelecek nesillere nasıl bir dil bırakacağız ?
Çevrenize bir bakın… Yediklerimizden, içtiklerimizden tutun da konuştuklarımız ve yazdıklarımıza veya isimlerinden cisimlerine kadar her şeyi bir bir inceleyin… Millet olarak neyin öncülüğünü yapıyoruz? Kimlerin istedikleri gibi olmaya çalışıyoruz? Ve kimlerin ekmeklerine yağ sürüyoruz? Bunları irdeleyin…
Kendi özümüze uygun olmayan bir tavırla ortak bir dili koruma kararlılığından uzaklaşmış kişilerle edebiyatın da sanatın da yozlaşacağını düşünmek zorundayız…
Bu gidişle «Gelecek nesillere nasıl bir dil bırakacağız?» bunu sorgulamalıyız…

Yabancılaşma rüzgarları
Bir diş macununun markasını dahi «Türkçeleştiremedik…» «yazılım» sözcüğü oturmasına rağmen «software», «bilgisayar» yerine de «computer» deniliyor.
İfadelerine yabancı kelimeler katarak konuşmanın veya yazmanın üstünlük olduğuna inananlar var…
Sözlerimizle ve yazılarımızla bir başka ülkenin tanıtımını yapar gibiyiz. Bu öylesine yaygınlaştı ki, ülkemizin başbakanlarından cumhurbaşkanlarına kadar insanlarımızı bu belirsiz yürüyüşün içerisinde görüyoruz…

Kültür Bakanlığımızda da yabancı kelimeler kullanıyor!
(26 Şubat 2006) Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesindeki «GELECEĞE AÇILAN KAPIMIZ: TURİZM» başlıklı yazıda geçen «destinasyon odaklı bir anlayış benimsemiş…» şeklindeki bir ifade ile içinde bulunduğumuz sorumsuzlukların boyutlarını kültür bakanlığı seviyesinde de anlatmak zannedersem zor olmayacaktır.
Başbakanın konuşmaları da endişelerimizi artırıyor…
21.02.2006 tarihinde ULUSA SESLENİŞ KONUŞMASI’nda Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN :
«krizini», «inisiyatif», «pasif», «yükseliş trendine», «misyon», «…Bu misyon, deklere edilmiş açık bir vizyona, bir gelecek perspektifine…», «parametre» gibi sözcükler kullandı.
Burada «deklere edilmiş» sözcüğü de yanlış ifade edildi… Fransızca «déclarer» şeklinde yazılan bu kelime deklere şeklinde değil, deklare şeklinde ifade edilmeliydi.
27.02.2006 tarihinde ULUSA SESLENİŞ KONUŞMASI’nda Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN :
«borsa endeksi», «pozitif tablo», «makroekonomik», «sektörlerimize» gibi ifadeler kullandı.
15.12.2005 tarihinde ATV’de konuşan Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN «butona basıyoruz…» dedi.


Yarın bir gün bu ve buna benzer kelimeler geniş bir kesimde kullanılmaya başlanırsa bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?
Türkçe konuşurken Fransızca, İngilizce veya başka dillere ait kelimeleri ekleyerek yaptığımız konuşma ve yazma hatalarına kim dur diyecek?
Biz bunu merak ediyoruz. Türk Dil Kurumu tarafından da yozlaşmayı engelleyici önlemler alınmasını bekliyoruz.

T.B.M.Meclisi Başkanı Bülent Arınç da bizi kara kara düşündürenlerden
02.10.2005 tarihinde saat 12:50’de CNN TÜRK Televizyonu’nda T.B.M.Meclisi Başkanı Bülent Arınç : «…handikap içine getirmeyi… » diyerek Türkçe yaptığı konuşmasına Fransızca kelime kattı!
Yabancı sözcük kullanmayan televizyon yok gibi…
¤ Niçin yabancı sözcük kullanıyorlar?
¤ Neden bu gidişe karşı çıkılmıyor?

10.04.2005 tarihinde CNN Televizyonu’nda AKP Genel Başkan Yardımcısı tarafından «Stabilizemizi bozacak…» sözcüğü kullanıldı.
07.08.2005 tarihinde TRT1’de «kubizm, formal problemler, estetik anlayışı, ankadreyi, natürmort konulu desenler» gibi Türkçe olmayan kelimeler sanat programında yer aldı.
13.08.2005 tarihinde Flash Televizyonu’nda Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er, Sivas katliamı sanığı Muhammed Nuh Kılıç hakkında Interpol Genel Sekreterliği tarafından «difüzyon» çıkarıldığını belirterek, «Kendisi artık 181 ülkede resmen aranıyor» dedi.
25.08.2005 tarihinde KANAL B’de WWF Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı adına söz alan Yaban Hayat Biyoloğu unvanıyla Sayın Özgür Emre CAN yaptığı konuşmalarda nedense Türkçe’mizi korumaya özen göstermedi. Sık sık «popülasyon» sözcüğünü kullandı.
30.08.2005 tarihinde TV8’de Ahmet Misbah Demircan (Beyoğlu Belediye Başkanı) «farklı bir enstantane» gibi Türkçe olmayan sözcükler kullandı.
06.09.2005 tarihinde Flash Televizyonu’nda «işi vandalizme döktüler…» denildi.
09.09.2005 tarihinde TV8’de Sevgili Emel Müftüoğlu da «detone olmadan söylemek…» şeklinde konuşmasıyla bu alanda yerini aldı…
09.09.2005 tarihinde NTV’de verilen anahaberde «minimize edici…» denildi.
28.09.2005 tarihinde CNN Tevizyonu’nda reklamlarda ADSL harfleri Fransızca okunuşlarıyla okundu! “A DE ES EL…” diye! Herhalde Türkiye’de Türkçe okunup Türkçe konuşulduğunu unuttular?
28.09.2005 tarihinde NTV Televizyonu’nda Tarım Bakanlığından Nevzat ARTIK tarafından : «Avrupa Birliğinin regülasyonlarına uymak zorundayız…» denildi!
28.09.2005 tarihinde Kanal B’de bu kez reklâmlarda «…adolesan dönem» diye cümle içine Fransızca bir kelime kullanıldı.
06.10.2005 14:30 CNN TÜRK’te Afiş Programında «premiyeri yapılan iki filmle…» şeklinde ifade kullanıldı.
15.01.2006 tarihinde TRT İNT Televizyonunda «interaktif» sözcüğü kullanıldı.
17.01.2006 tarihinda STAR Televizyonunda «elimine edilmekten» sözedildi.
14.02.2006 tarihinde TV8’de İngiltere «prömiyer» ligi tabiri kullanıldı. Bu sözcüğün bugün diğer yabancı kelimeler gibi geniş bir alanda kullanıldığını görüyoruz.
21.02.2006 tarihinde Kanal B’de «popülasyon» ifadesi kullanıldı.
22.02.2006 tarihinde Kanal A’da İslamiyet kısa zamanda «interlandını» genişletti, denildi.
23.02.2006 tarihinde TRT 1’de «dizayn ediliyor» denildi.
23.02.2006 tarihinde Haber Türk Televizyonu’nda Asam Terör Danışmanı Ercan Çıtlıoğlu tarafından «deklare» sözcüğü kullanıldı.
24.02.2006 tarihinde Hamas’ın ziyaretiyle ilgili bir haberle ilgili olarak Kanal B’de Sayın Süleyman Demirel «administrasyon» sözcüğünü kullandı.
25.02.2006 tarihinde «Milano Moda Fuarıyla ilgili» NTV’de verilen haberde «kreasyonların» tanıtımından bahsedildi.
26.02.2006 tarihinde «Ankara Günlüğü Programında» Flash Televizyonu’nda «prezidant» sözcüğü kullanıldı.
26.02.2006 tarihinde Star Televizyonu’nda «gizli obez misiniz?», «vücud kompozitörü », «biyoelektrik enpedans metoduyla» gibi ifadeler kullanıldı.

«Argomuz dahi bozuldu»
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Necmi Yaşar ile Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Yararına düzenledikleri toplantısında «Türkçe’nin çöküşünü» anlattılar. Prof. Dr. Necmi Yaşar, İngilizce ve Fransızca kelimelerin Türkçe’ye hakim olduğunu söyledi.

Günlük yaşamımızın her alanında yabancı kelimelerin Türkçe kelimeler arasında kullanıldığını belirten Yaşar, “Eskiden argodan şikayet ederdik. Şimdi argomuzu bile arar olduk. Çünkü argomuz bile bozuldu. Türkçe cümlelerin arasına İngilizce ve Fransızca kelimeler yerleştiriliyor. Bir de «Bay» gibi kısaltmalar yapılıyor. Herhalde ekonomik olması açısından böyle yapılıyor. Artık kahvehaneler «cafe», bakkallarımız «market» oldu. Bazen öyle oluyor ki yanlış kullanım bile oluyor. «Artık sadece Türkçe’yi bilerek Türkiye’yi gezmek bile mümkün değil» diye konuştu.
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Aslan, diller arasında etkileşim olmasının normal olduğunu, ancak bir dilden başka bir dile kelime girmişse, bunun o dildeki karşılığının mutlaka bulunması gerektiğini ifade ederek, «Diller arasındaki etkileşim tek taraflı ve fazla olursa, o dilin geleceği tehlikeye girer. Dilde yozlaşma ve kirlenme olur» dedi.
Ulus olmanın şartlarından birinin de dil olduğunu vurgulayan Aslan, şunları kaydetti:


“Dünyada kullanılan yaklaşık 3 bin civarında dil var. Ama bunlar zamanla yok oluyor. Bir ülke başka bir ülkeyi yok etmek isterse, öncelikle o ülkede katliam yapar. Bunu yapamıyorsa istila eder. İstila da edemiyorsa, dillerini unutturmaya çalışır. Bunu da söz konusu ülkeyi sömürerek veya ekonomik yönden kendine bağımlı hale getirerek yapar.”

Çukurova Üniversitesi
09.05.2003, Toros, Sayfa : 4

Dış müdahaleler
Adeta televizyonların yabancı sözcük kullanma bakımından kendi aralarında yarıştıkları bir dönemde kargaşalıkların sadece dilimizle sınırlı olduğu söylemek de yalnış olur. Birbirimizle olan ilişkilerimizden, kendimizi ifade etmemize kadar bir çok yönde farklı ve inanılmaz bir yaşayış biçimine girdiğimizi söyleyebiliriz. Algılamalarımızı ve anlatımlarımızı etkileyen, evlerimize kadar yozlaşmaları taşıyan bir sistemle iç içeyiz. Ne yazık ki psikolojik ve bilimsel olarak olaylara ve gelişmelere karşı engelleyici veya kendimizi koruyucu önlemler almamız da söz konusu değil… Gittikçe grileşen ve yozlaşan bir çağa süratle giriyoruz. Böyle bir dönemden en çok etkilenecek olanların da çocuklar ve yaşlılar olacağını unutmamalıyız…
Yabancı dille öğretim, Atatürk ilkelerine de aykırı bir uygulama
Biz Türk Cumhuriyetlerinde getirilerini ve götürülerini hesaplamadan ha bire İngilizce eğitim veren okullar açıyoruz. Bir Amerika’lının veya bir İngiliz’in kendiliklerinden herhangi bir yerde tek bir Türkçe eğitim veren okul açtıklarını hiç duydunuz mu?

Bunu bir kenara bırakın Türkiye’de üniversiteleri olan devletlerde bugün bir ana okulu dahi açma izni almanız mümkün değil… Biz «batılılaşıyoruz» diye boşu boşuna kendimizi aldatıyoruz!

Atatürk döneminde öğrenim dilinin Türkçe olduğunu unutmamalıyız… Yabancı dille eğitim ve öğretimin, “Türkiye devletinin dilinin Türkçe” olmasını emreden Anayasa’ya da aykırı olduğu nedeniyle süratle gerekli önlemler alınmalıdır.

Bununla beraber beyin göçünün yaşandığı ülkemizde milli menfaatlerimizi gözönünde bulundurarak, uluslararası ilişkilerimiz açısından bütün uygulamaları yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini hiç aklımızdan geçiriyor muyuz?

Teslimiyetçi ve tek yönlü uygulamalarla değerlerimizin dış güçler tarafından onların istediği istikamette yavaş yavaş budandığını veya çürütüldüğünü ne zaman farkedeceğiz?
Herkesin kendini hür ve yetkili sanması
Dildeki karışıklıklar, uydurma ve yabancı kelimeler bize birşey kazandırmıyor. Aksine birbirimizle anlaşmamızı ve yazılanları okuyup, konuşulanları anlamamızı güçleştiriyor.
Bir kaç örnekle dilimize saygılı olmanın gerekliliğini kavramış olacağız…
Engin Taşkın: «İnsanı utandıran bir kampanyaya başladık» diyor. Sayın Taşkın, Osmangazi Üniversitesi, Dil ve Tarih Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı. Anlatıyor :
– Eskişehir’de Türkçe isimli işyerlerine teşekkür belgesi veriyoruz. Bir tarama yaptık… Eskişehir’de 5.000 işyerinin 2.000 tanesi yabancı isimli. Dönerimizi bile «Donner House’tan» alıyoruz. Bu modayı tersine çevirmeye çalışıyoruz, diyor. Bu açıklama, 05 Ocak 2006 tarihinde «Utanç…» başlığı altında Sevgili Melih Aşık’ın Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde yer aldı.
Halbuki bu yönde Ticaret ve Sanayi odaları, Maliye Bakanlığıyla işbirliği yaparak gerekli önlemleri alamazlar mı? Biz neyi, daha ne kadar bekleyeceğiz?

Fransızca ekspozisyon (exposition) sözü, «serme, sergileme; sergi» anlamlarına gelmektedir. Son zamanlarda basında sık sık görmeye başladığımız bu kelimeye aslında hiç ihtiyacımız yok… Bu kelimenin dilimizde çok güzel karşılıkları var : sergileme, sergi, gibi… Sözün «ekspozisyon günleri» biçimindeki kullanımı için de «sergileme günleri» uygun bir karşılıktır.


Dilimizde bulunan bazı mefhumlar (ifadeler, mânâlar) günümüzde farklı şekillerde kullanılmaktadır : Bir yazarın «kıstas» dediğine, diğeri «ölçüt» demekte, bir başkası da «kriteryum» şeklinde söylemektedir. Yaşayan dilde «müsamaha» olarak kullandığımız sözcük, bazan «hoşgörü» olarak ifade edilmekte, bazan da bunların karşılığında «tolerans» kelimesi kullanılmaktadır. Bu alanda örnekleri çoğatmak mümkün :
«tarafsız, yansız, nötr», «taassup, bağnazlık, fanatizm», «mesele, sorun, problem», «şekil, biçim, form», «bedbin, kötümser, pesimist» gibi. Bu yönde herkes kendini hür ve yetkili sanmaktadır.

Türkçe’de ne çeşit ismin hangi yardımcı fiille kullanılacağı kural haline getirilmiştir. Örnek olarak katkı kelimesi bulunmak fiili ile kullanılamaz. «gu, gü, gı, gi, ku, kü, kı, ki» ile yapılmış kelimelerle bulunmak fiili kullanılırsa anlamsızlıklar oluşturur. Görgüde bulundu, vergide bulundu, duyguda bulundu, denilemez… Ama kural dışı bazı sözler yabancı kelimeler gibi kasıtlı olarak konuşma dilimize girmiştir. Katkıda bulundu, saygıda bulundu, övgüde bulundu gibi…
Dilimizde insan, adam, şahıs, fert kelimeleri kişi karşılığında kullanılmaktadır. Halbuki her kelimenin kendine has anlamı ve mânâsı vardır. Adam gibi konuş, deriz ama kişi gibi konuş, demeyiz… Ya da fert gibi konuş demek aklımızdan geçmez.
Herkesin dilediği gibi konuşması marifet değil… Önemli olan dilimizin hakkını vererek, kurallarına uygun konuşmaktır.

Televizyon Üst Kurulu bu yönde niçin uyarı yapmıyor ?
Biz bazı televizyonların Televizyon Üst Kurulu’nca çeşitli nedenlerle uyarıldıklarını biliyoruz. Ama bu uyarılar içerisinde dilimizin yozlaştırılmasını önleme veya engelleme amaçlı bugüne kadar tek bir uyarının yapıldığını duymadık.

1) Türkçe’nin canlılığının korunması
2) Yabancı kelimelerden arındırılması
3) Türkçe’nin yozlaşmalara karşı korunması
4) Türkçe’nin yaygınlaştırılması ve dünya dili haline getirilmesi gibi hususlar milli bir politika olarak ele alınmalıdır.

Batılılaşma yolunda kaybettiklerimiz
Kültür yozlaşmaları sosyal hayatı da siyasi hayatı da etkilemektedir. Farklı kişilikler, iki yüzlü ilişkiler, seçme ve değerlendirme yanılgıları, iletişim hataları demokrasiyi olumsuz yönde etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Aynı reklamların bir günde bir çok kez televizyonlarda gösterilmesinin kişileri hangi yönde etkilediğini düşünen yok gibi. Adeta beyinler yıkanıyor… Tüketim körükleniyor… Huzur tüketiliyor… Gizli bir nefret veya düşünce bozukluğuna düşürülüyor insanlar… Sokakta, işyerlerinde, mağazalarda hatta evlerinde kendi iradelerinin dışında hareket eden insanlar yaşıyor. Verdiğini, aldığını, cebindekilerini ve bankadaki hesaplarını kontrol edemeyecek bir insan türü çıkıyor ortaya… Sadece intiharlarla karşılaşmıyoruz… Cinayetler de ihmaller de birbirini takip ediyor.

Amaç para kazanmak… Hedef ise insanların cebindeki para… Parayı elde etme konumunda da aracı olarak insanlar var… Kullanılan sözcüklerin kalitesine, Türkçe olup olmadığına bakan da yok. Ölenler, intihar edenler, cinayetler ve olaylar da normalmiş gibi geçiştiriliyor…

Baktığınız televizyonlara, okuduğunuz gazete ve kitaplara, konuştuğunuz sözlere ve harcadığınız paralara dikkat edin. Unutmayalım ki içinde yaşadığımız dünyada insanların acılarından, zayıflıklarından ve zaaflarından faydalanmak isteyenler var…

(Visited 24 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 03.05.2008 tarihinde muammerya tarafından, Güzel Türkçe'miz | Türkçe Dilbilgisi bölümünde paylaşılmıştır ve 1369 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Dilimizi Koruyalım | Gelecek Nesillere Nasıl Bir Dil Bırakacağız? orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleKabe Maketi | Yapımı Dört Yıl Süren Maket Sonraki MakaleGalaksiler Ve Evren | Yıldız Kümeleri - Yıldızlararası Madde - Bulutsular - Samanyolu - Gaşaksi Türleri - Kuzarlar

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz