Deyimler Sözlüğü | [L-M-N] – Laf atmak:Sözle sarkıntılık etmek, Masal okumak: Ä°nandırıcı olmayan, Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kim..
Sema - 6 Mart 2012 Deyimler Sözlüğü 0 0 Okunma : 2138
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 21.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 2144 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 21 Åžubat 2012, Salı 08:17
AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
Laçka olmak: 1. Herhangi bir iş gevşek ve düzensiz yürütülmek. 2. Mil ya da vida gibi makine bölümleri eskiyip aşınarak işe yaramaz hâle gelmek.
Lafa boğmak: Birinin söz söylemesine fırsat vermeyip meseleyi gereksiz ve boş sözlerle anlaşılmaz kılmak, gürültüye getirip uzatmak.
Laf (söz) altında kalmamak: Bir münakaşa sırasında söylenen her dokunaklı söze karşılık vermek, söz altında ezilmemek.
Laf atmak: 1. Dokunaklı sözlerle sataşmak, uzaktan işittirmek. 2. Karşılıklı söyleşmek, konuşmak. 3. Sözle sarkıntılık etmek.
Lafa tutmak: Birini konuşarak, gereksiz meseleler anlatarak işinden alıkoymak.
Lafı (sözü) ağzına tıkamak: Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek, onu susmak zorunda bırakmak, konuşmasını önlemek.
Lafı (sözü) çevirmek: Konuşmasının sakıncalı bir biçim aldığını fark edince söze başka bir yön vermek, başka konuya geçmek.
Lafını (sözünü) bilmek: Tutarlı ve mantıklı konuşmak, sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek, saygılı ve yerinde konuşmak.
Laf (söz) taşımak: Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak, söz getirip götürmek.
Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak, anlayışlı ve kavrayışlı olmak.
Lokma ağzında büyümek: Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak
Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak.
Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü.
Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp çağırarak, gürültü kopararak konu komşuyu rahatsız etmek, telâşlandırmak.
Mahkemelik olmak: Kavga veya anlaşmazlık sonucu mahkemeye düşmek.
Makaraları koyvermek: Kendini tutamayıp kahkahayla gülmeye baÅŸlamak, uzun uzun gülmek.”
Mânâ çıkarmak: Yanlış bir yargıya varmak, bir söz ya da hareketten kendine göre bir anlam çıkarmak.
Maneviyatı bozulmak: Moral gücü sarsılmak, kendine güveni yitirmek, kendini güçsüz ve dirençsiz hissetmek.
Masal okumak: İnandırıcı olmayan, oyalayıcı ve avutucu sözler söylemek.
Maskara olmak: Gülünç hâllere düşmek, alay konusu olmak.
Maskesi düşmek: Gerçek yüzü, kimliği, niteliği ortaya çıkmak.
Masrafı çekmek: Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak.
Maşası olmak: Sakıncalı bir işte, biri tarafından araç olarak kullanılmak.
Mat etmek: 1. Satranç oyununda yenmek. 2. Bir tartışmada, karşı tarafı söz söyleyemeyecek duruma getirmek.
Matrak geçmek: Alay etmek, karşısındakiyle eğlenmek, dalga geçmek.
Maymun iştahlı: Kararsız, hevesi çabuk geçen; bugün şunu yarın ötekini beğenen.
Merhabayı kesmek: Biriyle ilgiyi kesmek, arkadaşlığa son vermek.
Mesele çıkarmak: Üzüntü verecek, içinden zor çıkılacak, bir anlaşmazlığa sebep olacak bir durum oluşturmak.
Meteliğe kurşun atmak: Parasız pulsuz kalmak, hiç parası olmamak.
Meydanı boş bulmak: Kendisine mâni olacak kimse bulunmadığı için aşırı davranışlarda bulunmak, bir şeyden çekinmemek.
Meydan okumak: Kavga ya da yarışmaya çağırmak, korkmadığını ve çekinmediğini açıkça bildirmek.
Meydan vermemek: Olumsuz bir olay ya da durumun gerçekleşmesine imkân ve zaman vermemek, engel olmak.
Mezhebi geniş: Namus konusunda gerekli olan titizliği göstermeyen, kadın-erkek ilişkilerinde dini kaidelere aldırış etmeyen, iffetsizliğe meydan veren, geniş davranan.
Midesi bulanmak: 1. Kusacak gibi olmak. 2. Ä°ÄŸrenmek, tiksinmek. 3. KuÅŸkulanmak.
Mideye oturmak: Yenilen bir ÅŸeyin sindirim zorluÄŸu vermesi.
Mum (gibi) olmak: 1. Yaramazlığı, hırçınlığı, uyumsuzluğu bırakıp yola gelmek. 2. Razı olmak.
Muradına ermek: Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak.
Mürekkep yalamış: Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmuÅŸ kimse.”
Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.
Nabzını yoklamak: EÄŸilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.”
Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.
Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. 2. Çok sık hastalanan, sağlıksız kimse. 3. Üşengeç, bir iş yapmaktan kaçınan.
Naza çekmek: Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak.
Nazı geçmek: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak.
Ne akar ne kokar: Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır.
Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak.
Nefesi kesilmek (tıkanmak): Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.
Nefes nefese gelmek: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek).
Nefsini körletmek: Birtakım yollarla iştah duygusunu dindirmek.
Ne günlere kaldık!: “Eskiden daha iyiydi, zaman deÄŸiÅŸti, düzen ve usuller baÅŸkalaÅŸtı, çok kötü günler geçiriyoruz” anlamında kullanılır.
Ne hâli varsa görsün!: Uyarılara, öğütlere kulak asmayan insanlar için “ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmiyor” anlamında kullanılır.
Ne idiÄŸi belirsiz: Ne olduÄŸu, niteliÄŸi, soyu sopu, nereli olduÄŸu bilinmeyen.
Ne mal olduğunu anlamak: Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak.
Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır.
Ne pahasına olursa olsun: Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin.
Nereden nereye: 1. Uzak, dolaylı bir ilişki ile. 2. Şaşılacak şey, olacak gibi değil!
Ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebap: “Ä°ki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceÄŸi bir yol bulunsun” anlamında kullanılır.
Nevri dönmek: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek.
Ne yardan geçer ne serden: İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.
Neye uÄŸradığını bilememek: Beklenmedik bir durumla karşılaşıp hiçbir ÅŸey yapamamak, ÅŸaşırıp kalmak.”
Niyet etmek: Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlamak, düşünmek.
Niyeti bozuk: Kötü bir davranışta bulunması beklenen, kötülük düşündüğü sezilen.
Noktası noktasına: Tastamam, eksiksiz, tamamen, birbiriyle tıpatıp aynı.
Nuh der peygamber demez: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir.
Nuh Nebi`den kalma: Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina).
Numara yapmak: Bir hareketi yalandan yapmak, bir ÅŸeyi gerçekmiÅŸ gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak.”
Nur topu: Gürbüz, sağlıklı, çok güzel ve temiz çocuklar için söylenir.
Nutku tutulmak: Korkudan, üzüntüden, heyecandan konuşamaz olmak.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 21.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 2144 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Deyimler Sözlüğü | [L-M-N] - Laf atmak:Sözle sarkıntılık etmek, Masal okumak: İnandırıcı olmayan, Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...