Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Deyimler Sözlüğü | [L-M-N] – Laf atmak:Sözle sarkıntılık etmek, Masal okumak: Ä°nandırıcı olmayan, Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kim..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 21.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 2144 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ

Laçka olmak: 1. Herhangi bir iş gevşek ve düzensiz yürütülmek. 2. Mil ya da vida gibi makine bölümleri eskiyip aşınarak işe yaramaz hâle gelmek.


Lafa boğmak: Birinin söz söylemesine fırsat vermeyip meseleyi gereksiz ve boş sözlerle anlaşılmaz kılmak, gürültüye getirip uzatmak.

Laf (söz) altında kalmamak: Bir münakaşa sırasında söylenen her dokunaklı söze karşılık vermek, söz altında ezilmemek.

Laf atmak: 1. Dokunaklı sözlerle sataşmak, uzaktan işittirmek. 2. Karşılıklı söyleşmek, konuşmak. 3. Sözle sarkıntılık etmek.


Lafa tutmak: Birini konuşarak, gereksiz meseleler anlatarak işinden alıkoymak.

Lafı (sözü) ağzına tıkamak: Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek, onu susmak zorunda bırakmak, konuşmasını önlemek.

Lafı (sözü) çevirmek: Konuşmasının sakıncalı bir biçim aldığını fark edince söze başka bir yön vermek, başka konuya geçmek.

Lafını (sözünü) bilmek: Tutarlı ve mantıklı konuşmak, sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek, saygılı ve yerinde konuşmak.

Laf (söz) taşımak: Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak, söz getirip götürmek.

Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak, anlayışlı ve kavrayışlı olmak.

Lokma ağzında büyümek: Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak


Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak.

Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü.

Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp çağırarak, gürültü kopararak konu komşuyu rahatsız etmek, telâşlandırmak.

Mahkemelik olmak: Kavga veya anlaşmazlık sonucu mahkemeye düşmek.

Makaraları koyvermek: Kendini tutamayıp kahkahayla gülmeye baÅŸlamak, uzun uzun gülmek.”

Mânâ çıkarmak: Yanlış bir yargıya varmak, bir söz ya da hareketten kendine göre bir anlam çıkarmak.

Maneviyatı bozulmak: Moral gücü sarsılmak, kendine güveni yitirmek, kendini güçsüz ve dirençsiz hissetmek.

Masal okumak: İnandırıcı olmayan, oyalayıcı ve avutucu sözler söylemek.

Maskara olmak: Gülünç hâllere düşmek, alay konusu olmak.

Maskesi düşmek: Gerçek yüzü, kimliği, niteliği ortaya çıkmak.

Masrafı çekmek: Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak.

Maşası olmak: Sakıncalı bir işte, biri tarafından araç olarak kullanılmak.

Mat etmek: 1. Satranç oyununda yenmek. 2. Bir tartışmada, karşı tarafı söz söyleyemeyecek duruma getirmek.

Matrak geçmek: Alay etmek, karşısındakiyle eğlenmek, dalga geçmek.

Maymun iştahlı: Kararsız, hevesi çabuk geçen; bugün şunu yarın ötekini beğenen.

Merhabayı kesmek: Biriyle ilgiyi kesmek, arkadaşlığa son vermek.

Mesele çıkarmak: Üzüntü verecek, içinden zor çıkılacak, bir anlaşmazlığa sebep olacak bir durum oluşturmak.

Meteliğe kurşun atmak: Parasız pulsuz kalmak, hiç parası olmamak.

Meydanı boş bulmak: Kendisine mâni olacak kimse bulunmadığı için aşırı davranışlarda bulunmak, bir şeyden çekinmemek.

Meydan okumak: Kavga ya da yarışmaya çağırmak, korkmadığını ve çekinmediğini açıkça bildirmek.

Meydan vermemek: Olumsuz bir olay ya da durumun gerçekleşmesine imkân ve zaman vermemek, engel olmak.

Mezhebi geniş: Namus konusunda gerekli olan titizliği göstermeyen, kadın-erkek ilişkilerinde dini kaidelere aldırış etmeyen, iffetsizliğe meydan veren, geniş davranan.

Midesi bulanmak: 1. Kusacak gibi olmak. 2. Ä°ÄŸrenmek, tiksinmek. 3. KuÅŸkulanmak.

Mideye oturmak: Yenilen bir ÅŸeyin sindirim zorluÄŸu vermesi.

Mum (gibi) olmak: 1. Yaramazlığı, hırçınlığı, uyumsuzluğu bırakıp yola gelmek. 2. Razı olmak.

Muradına ermek: Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak.

Mürekkep yalamış: Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmuÅŸ kimse.”

Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak.

Nabzını yoklamak: EÄŸilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak.”

Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek.

Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. 2. Çok sık hastalanan, sağlıksız kimse. 3. Üşengeç, bir iş yapmaktan kaçınan.

Naza çekmek: Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak.

Nazı geçmek: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak.

Ne akar ne kokar: Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır.

Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak.

Nefesi kesilmek (tıkanmak): Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.

Nefes nefese gelmek: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek).

Nefsini körletmek: Birtakım yollarla iştah duygusunu dindirmek.

Ne günlere kaldık!: “Eskiden daha iyiydi, zaman deÄŸiÅŸti, düzen ve usuller baÅŸkalaÅŸtı, çok kötü günler geçiriyoruz” anlamında kullanılır.

Ne hâli varsa görsün!: Uyarılara, öğütlere kulak asmayan insanlar için “ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmiyor” anlamında kullanılır.

Ne idiÄŸi belirsiz: Ne olduÄŸu, niteliÄŸi, soyu sopu, nereli olduÄŸu bilinmeyen.

Ne mal olduğunu anlamak: Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak.

Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır.

Ne pahasına olursa olsun: Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin.

Nereden nereye: 1. Uzak, dolaylı bir ilişki ile. 2. Şaşılacak şey, olacak gibi değil!

Ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebap: “Ä°ki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceÄŸi bir yol bulunsun” anlamında kullanılır.

Nevri dönmek: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek.

Ne yardan geçer ne serden: İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.

Neye uÄŸradığını bilememek: Beklenmedik bir durumla karşılaşıp hiçbir ÅŸey yapamamak, ÅŸaşırıp kalmak.”

Niyet etmek: Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlamak, düşünmek.

Niyeti bozuk: Kötü bir davranışta bulunması beklenen, kötülük düşündüğü sezilen.

Noktası noktasına: Tastamam, eksiksiz, tamamen, birbiriyle tıpatıp aynı.

Nuh der peygamber demez: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir.

Nuh Nebi`den kalma: Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina).

Numara yapmak: Bir hareketi yalandan yapmak, bir ÅŸeyi gerçekmiÅŸ gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak.”

Nur topu: Gürbüz, sağlıklı, çok güzel ve temiz çocuklar için söylenir.

Nutku tutulmak: Korkudan, üzüntüden, heyecandan konuşamaz olmak.

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 21.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 2144 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Deyimler Sözlüğü | [L-M-N] - Laf atmak:Sözle sarkıntılık etmek, Masal okumak: İnandırıcı olmayan, Nane molla: 1. Dirençsiz, güçsüz kimse. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleFobiler - Özgül Fobiler Nedir? | Özgül Fobi ÇeÅŸitleri - Özgül Fobi Belirtileri - Özgül Fobilerin Tedavisi Sonraki MakaleSuikastler Tarihi | Enver Sedat Suikasti (6 Ekim 1981)

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz