Deyimler Sözlüğü | [I-Ä°] Ikınıp sıkınmak: Bir iÅŸi yapabilmek için kendini çok zorlamak – İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötül..
Sema - 15 Ağustos 2011 Deyimler Sözlüğü 0 0 Okunma : 2013
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 17.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 637 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 15 AÄŸustos 2011, Pazartesi 01:08
AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak.
Icığını cıcığını çıkarmak: 1. Her yanını ellemek, didiklemek. 2. Bir meseleyi en ince ayrıntılarına kadar soruşturmak, incelemek
Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Daha önce meydana gelmiş bir olayı ya da bir işi bir düşünceyi yeniden, sık sık tekrarlamak.
Iska geçmek: 1. Hedefe isabet ettirememek, vuramamak. 2. Üzerinde durmamak, önem vermemek, atlamak.
Işık tutmak: 1. Karanlık bir yeri ışıkla aydınlatmak. 2. Bilgisiyle, düşüncesiyle bir konuya açıklık getirmek, tutacağı yolu göstermek.”
İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak.
İcabına bakmak: 1. Gereğini yerine getirmek. 2. Yok etmek, ortadan kaldırmak.
İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak, çok üzülmek.”
İçi çekmek: Canı arzu etmek, istek duymak.
İçi çıfıt çarşısı: 1. Başkaları için daima art niyet besleyen, içinden türlü kötülükler geçiren. 2. Çok karışık.
İçi dışı bir: İkircikli olmayan, iki yüzlü davranmayan, düşündüğünü açıkça söyleyen, özü sözü bir olan.
İçi erimek: Kaygı duymak, çok üzülmek.
İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak, coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak.
İçi kabarmak (kalkmak): 1. Midesi bulanmak. 2. Duygulanıp heyecanlanmak. 3. Taşkın bir ağlama duygusu içinde olmak.
İçi kan ağlamak: İçten, büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak.
İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak.
İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek, eğlenmek
İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen.
İçine atmak: 1. Derdini, sıkıntısını kimseye söylememek. 2. Kendisine yapılan kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber, bunu unutmamak.
İçine doğmak: Malûm olmak, bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek, tahmin etmek.
İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak, çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek, yalnızlığa gömülmek.
İçine sindirmek: Benimsemek, iyice kabul etmek.
İçine sinmemek: 1. İçi rahat etmemek, yaptığı şeyden memnun olmamak. 2. İstediği gibi olmadığı için rahatlık, mutluluk duymamak; tadına varamamak.
İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde, çok sevmek.
İçini dökmek: Dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini anlatmak.
İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak.
İçi yanmak: 1. Çok susamak. 2. Büyük bir acı sebebiyle çok fazla üzülmek.
İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost, samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak.
İdare etmek: 1. Yönetmek, çekip çevirmek. 2. Tutumlu olmak, kullanmak. 3. Elvermek, yetmek, yetişmek, korumak, kurtarmak. 4. Hoş görmek, göz yummak. 5. Örtbas etmek.
İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak, düzelemeyecek, iş yapamayacak duruma getirmek.
İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık, yürünecek gibi değil.
İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak, kilo vermek.
İğneli söz: Dokunaklı, kırıcı, üzücü söz.
İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi, bir işi yapması için zorlamak, sıkıntıya sokmak.
İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek.
İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun, elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede olsa bile.
İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini, hem ötekini çıkarı için destelemek.
Ä°ki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için “ya ÅŸifa, ya ölüm” anlamında kullanılır
İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini, duygularını düzgün bir biçimde anlatamamak, güzel konuşma becerisinden yoksun olmak.
İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak, gelir ve giderini denkleştirememek.
İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz, aşırı davranışta bulunmak ve haddi aşmak.
İlk göz ağrısı: 1. İlk doğan çocuk. 2. İlk sevgili.
İn cin top oynamak: Issız, sessiz olmak, bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak.
İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek, aradaki anlaşmazlığı artırmak.
Ä°ÅŸ inada binmek: Bir iÅŸi yapmakta direnmek
İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak, işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak.
İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir, görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak, bahaneler ileri sürmek.
İş sarpa sarmak: İş, içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 17.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 637 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Deyimler Sözlüğü | [I-İ] Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak - İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...