Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Deyimler Sözlüğü | [I-Ä°] Ikınıp sıkınmak: Bir iÅŸi yapabilmek için kendini çok zorlamak – İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötül..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 17.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 637 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ

Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak.


Icığını cıcığını çıkarmak: 1. Her yanını ellemek, didiklemek. 2. Bir meseleyi en ince ayrıntılarına kadar soruşturmak, incelemek

Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Daha önce meydana gelmiş bir olayı ya da bir işi bir düşünceyi yeniden, sık sık tekrarlamak.

Iska geçmek: 1. Hedefe isabet ettirememek, vuramamak. 2. Üzerinde durmamak, önem vermemek, atlamak.


Işık tutmak: 1. Karanlık bir yeri ışıkla aydınlatmak. 2. Bilgisiyle, düşüncesiyle bir konuya açıklık getirmek, tutacağı yolu göstermek.”

İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak.

İcabına bakmak: 1. Gereğini yerine getirmek. 2. Yok etmek, ortadan kaldırmak.

İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak, çok üzülmek.”

İçi çekmek: Canı arzu etmek, istek duymak.

İçi çıfıt çarşısı: 1. Başkaları için daima art niyet besleyen, içinden türlü kötülükler geçiren. 2. Çok karışık.

İçi dışı bir: İkircikli olmayan, iki yüzlü davranmayan, düşündüğünü açıkça söyleyen, özü sözü bir olan.


İçi erimek: Kaygı duymak, çok üzülmek.

İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak, coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak.

İçi kabarmak (kalkmak): 1. Midesi bulanmak. 2. Duygulanıp heyecanlanmak. 3. Taşkın bir ağlama duygusu içinde olmak.

İçi kan ağlamak: İçten, büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak.

İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak.

İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek, eğlenmek

İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen.

İçine atmak: 1. Derdini, sıkıntısını kimseye söylememek. 2. Kendisine yapılan kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber, bunu unutmamak.

İçine doğmak: Malûm olmak, bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek, tahmin etmek.

İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak, çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek, yalnızlığa gömülmek.

İçine sindirmek: Benimsemek, iyice kabul etmek.

İçine sinmemek: 1. İçi rahat etmemek, yaptığı şeyden memnun olmamak. 2. İstediği gibi olmadığı için rahatlık, mutluluk duymamak; tadına varamamak.

İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde, çok sevmek.

İçini dökmek: Dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini anlatmak.

İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak.

İçi yanmak: 1. Çok susamak. 2. Büyük bir acı sebebiyle çok fazla üzülmek.

İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost, samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak.

İdare etmek: 1. Yönetmek, çekip çevirmek. 2. Tutumlu olmak, kullanmak. 3. Elvermek, yetmek, yetişmek, korumak, kurtarmak. 4. Hoş görmek, göz yummak. 5. Örtbas etmek.

İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak, düzelemeyecek, iş yapamayacak duruma getirmek.

İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık, yürünecek gibi değil.

İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak, kilo vermek.

İğneli söz: Dokunaklı, kırıcı, üzücü söz.

İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi, bir işi yapması için zorlamak, sıkıntıya sokmak.

İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek.

İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun, elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede olsa bile.

İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini, hem ötekini çıkarı için destelemek.

Ä°ki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için “ya ÅŸifa, ya ölüm” anlamında kullanılır

İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini, duygularını düzgün bir biçimde anlatamamak, güzel konuşma becerisinden yoksun olmak.

İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak, gelir ve giderini denkleştirememek.

İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz, aşırı davranışta bulunmak ve haddi aşmak.

İlk göz ağrısı: 1. İlk doğan çocuk. 2. İlk sevgili.

İn cin top oynamak: Issız, sessiz olmak, bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak.

İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek, aradaki anlaşmazlığı artırmak.

Ä°ÅŸ inada binmek: Bir iÅŸi yapmakta direnmek

İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak, işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak.

İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir, görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak, bahaneler ileri sürmek.

İş sarpa sarmak: İş, içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak.

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 17.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 637 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Deyimler Sözlüğü | [I-İ] Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak - İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleSI - Uluslararası Birimler Sistemi - Système International d'Unités | SI Birim Sistemi - Metre AntlaÅŸması - Metre Convention Sonraki MakaleOsmanlı Arması ve Anlamı..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz