Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Deprem Nedir? | Depremin Oluş Nedenleri Ve Türleri Nelerdir? Deprem Parametreleri Nelerdir? Deprem Kuşakları


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 26.01.2008 tarihinde Hale tarafından, Dünya CoÄŸrafyası | Ä°catlar ve KeÅŸifler bölümünde paylaşılmıştır ve 21224 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Deprem Nedir?

GiriÅŸ


Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduÄŸu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaÅŸadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduÄŸu bilinmektedir.


Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.

Deprem Nedir?

YerkabuÄŸu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreÅŸimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına “DEPREM” denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluÅŸtuÄŸunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne ÅŸekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların deÄŸerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diÄŸer konuları inceleyen bilim dalına “SÄ°SMOLOJÄ°” denir.

Yer Kabuğu Hareketinin Şematik Anlatımı


Depremin Oluş Nedenleri Ve Türleri

Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediÄŸi bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluÅŸmuÅŸ bir taÅŸküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taÅŸkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuÅŸaÄŸa Manto adı verilir. Manto’nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluÅŸtuÄŸu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeÄŸinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeÄŸin sıvı bir ortam olması gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.

Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

TaÅŸküre’nin altında Astenosfer denilen yumuÅŸak Ãœst Manto bulunmaktadır.Burada oluÅŸan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taÅŸ kabuk parçalanmakta ve birçok “Levha”lara bölünmektedir. Ãœst Manto’da oluÅŸan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluÅŸan yüksek ısıya baÄŸlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taÅŸyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluÅŸmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceÄŸi bir hızla hareket etmektedirler.

Konveksiyon akımlarının yükseldiÄŸi yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaÅŸmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluÅŸturmaktadır. Levhaların birbirlerine deÄŸdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aÅŸağıya Manto’ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluÅŸturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduÄŸu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.

Yukarıda, yerkabuÄŸunu oluÅŸturan “Levha”ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiÄŸi zonların da deprem bölgelerini oluÅŸturduÄŸunu söylemistik.

Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve “Elastik Geri Sekme Kuramı” adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara “DoÄŸrultu Atımlı Fay” denir. Fayın oluÅŸturduÄŸu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak saÄŸa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar saÄŸ veya sol yönlü doÄŸrultulu atımlı faya bir örnektir.

Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da “Egim Atımlı Fay” denir. Fayların çoÄŸunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.

Deprem Türleri

Depremler oluÅŸ nedenlerine göre degiÅŸik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluÅŸmakla birlikte az miktarda da olsa baska doÄŸal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle “TEKTONÄ°K” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoÄŸunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90’ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoÄŸunlukla tektonik depremlerdir. Ä°kinci tip depremler “VOLKANÄ°K” depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluÅŸurlar.Yerin derinliklerinde ergimiÅŸ maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluÅŸan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiÄŸi bilinmektedir. Bunlar da yanardaÄŸlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve Ä°talya’da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif yanardaÄŸ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir baÅŸka tip depremler de “ÇÖKÃœNTÃœ” depremlerdir. Bunlar yer altındaki boÅŸlukların (maÄŸara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluÅŸan boÅŸlukları tavan blokunun çökmesi ile oluÅŸurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduÄŸu bilinmektedir.

Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluÅŸan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluÅŸur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya’da Tsunami’den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.

Deprem Parametreleri

Herhangibir deprem oluÅŸtuÄŸunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için “DEPREM PARAMETRELERÄ°” olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. AÅŸağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.

Odak Noktası (HİPOSANTR)

Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.

Odak noktası, dış merkez ve sismik deprem dalgalarının yayılışı

Dış Merkez (EPİSANTR)

Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiÄŸi noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin ÅŸiddetine baÄŸlı olarak çeÅŸitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle “Episantr Bölgesi” ya da “Episantr Alanı” olarak tanımlama yapılması gerçeÄŸe daha yakın bir tanımlama olacaktır.

Odak DerinliÄŸi

Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliÄŸi olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliÄŸinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliÄŸinde olan depremlerdir.Türkiye’de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diÄŸer levhanın altına girdiÄŸi bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.

EÅŸÅŸiddet (Ä°ZOSEÄ°T) EÄŸrileri

Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.

Åžiddet

Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

Depremin ÅŸiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiÅŸ olduÄŸu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan “Åžiddet Cetvelleri”ne göre deÄŸerlendirilmektedir. DiÄŸer bir deyiÅŸle “Deprem Åžiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herÅŸeyin depreme gösterdiÄŸi tepkiyi deÄŸerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her ÅŸiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceÄŸi etkileri belirlemektedir.

Bir deprem oluÅŸtuÄŸunda, bu depremin herhangibir noktadaki ÅŸiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Åžiddet Cetveli’nde hangi ÅŸiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin ÅŸiddeti, o ÅŸiddet derecesi olarak deÄŸerlendirilir. ÖrneÄŸin; depremin neden olduÄŸu etkiler, ÅŸiddet cetvelinde VIII ÅŸiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII ÅŸiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Åžiddet Cetvellerinde, ÅŸiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca ÅŸiddet cetvelleri deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ “Mercalli Cetveli (MM)” ve “Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)” ÅŸiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII ÅŸiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,ÅŸiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme ÅŸekillerine göre deÄŸerlendirilirler.

VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

Magnitüd

Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doÄŸrudan doÄŸruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika BirleÅŸik Devletleri’nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiÅŸ zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliÄŸinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin “magnitüdü” olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiÄŸinde kaydedilen en büyük magnitüd deÄŸerinin 8.9 olduÄŸu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.

Kaynak: deprem.gov.tr

Bakınız, Ahmet Mete Işıkara (d. 1941 – ö. 21 Ocak 2013) | Türk Bilim Ä°nsanı, Jeofizikçi Ve EÄŸitimci – 21 Ocak 2013 – Ahmet Mete Işıkara Hayatını Kaybetti

ABCD Temel Afet Bilinci El Kitabı | Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara – Ä°stanbul Afete Hazırlık EÄŸtim Projesi

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 26.01.2008 tarihinde Hale tarafından, Dünya CoÄŸrafyası | Ä°catlar ve KeÅŸifler bölümünde paylaşılmıştır ve 21224 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 4 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Deprem Nedir? | Depremin Oluş Nedenleri Ve Türleri Nelerdir? Deprem Parametreleri Nelerdir? Deprem Kuşakları orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleSo the prices and inventory will be very competitive Sonraki MakaleThe mountain of data created by these devices is both a

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz