Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Büyük Tufan ve Nuh’un Gemisi | Zaman: (Efsane) MÖ 6. Binyıl Ortaları


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 07.10.2007 tarihinde Erkan tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 4586 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Ve allah Nuh’a dedi: Önüme bütün beÅŸerin sonu geldi; çünkü onların sebebile yeryüzü zorbalıkla doldu ve iÅŸte ben onları yeryüzü ile beraber yok edeceÄŸim. Kendine gofer aÄŸacından bir gemi yap… Ve ben, iÅŸte ben kendisinde hayat nefesi olan bütün beÅŸeri yok etmek için yeryüzü üzerine sular tufanı getiriyorum. TEKVÄ°N 6: 13,17

Kitabı Mukaddes’te dünyanın tümünü boÄŸan büyük Tufan hikâyesi Tekvin kitabının 6-9 bölümlerinde anlatılır. Tanrı, yarattıklarını insanlığın günahları nedeniyle yok etmeye karar verdiÄŸinde namuslu bir insan olduÄŸu için yalnızca Nuh’u kurtarmıştı. Tanrı ona, küçük küçük odaları olan bir eve benzeyen bir gemi yapması için ayrıntılı bir talimat verdi. YaÄŸmurlar baÅŸlayınca Nuh ailesini ve yeryüzündeki yaratıkların her birinden birer çifti gemisine aldı.


Yağmurlar toprağın tümü örtülene kadar yağdı ama sonra kesildi ve sel suları çekilmeye başladı. Gemi Ağrı Dağı üzerinde kaldı. Nuh gemiyi terk edip edemeyeceğini anlamak için kuşları salıverdi. Önce bir kuzgun ve sonra da üç kere bir güvercin gönderdi. Sonuncu kuş geri dönmeyince yeryüzünün kurumakta olduğunu ve gemiden inebileceklerini anladı.

Kuru topraÄŸa ayak basınca ilk iÅŸi bir kurban adamak oldu. Tanrı bunu kabul etti ve bir daha insanların günahları için dünyayı cezalandırmamaya karar verdi. Nuh ile bir ahit yaptı ve ona “Semereli olun ve çoÄŸalın ve yeryüzünü doldurun” emrini verdi (Tekvin 9:1). Yeryüzündeki bütün hayvanlara insanlar bakacaktı ve bu ahdin iÅŸareti olarak Tanrı gökyüzüne gökkuÅŸağını yerleÅŸtirdi.

Nuh’un Gemisi’nin Aranması


Ä°nsanlar çok eski çaÄŸlardan beri Nuh’un gemisinin oturduÄŸu daÄŸ tepesini aramışlardı. Zamanımızda bile geminin kalıntılarını bulmak için seferler düzenlenmiÅŸtir ve YakındoÄŸu’da seçilecek pek çok daÄŸ vardır. Bunlardan biri Irak’ta (eski Mezopotamya’da) Kerkük yakınlarında eskiden Nısır Dağı olarak anılan Pir Ömer Gudrun’dur.

Burası Zagros DaÄŸları’nda, eski Asur ülkesinin doÄŸusundadır. Yine gözde yerlerden biri Van Gölü doÄŸusundaki yüksek daÄŸlardır. Asur Ä°mparatorluÄŸu zamanında (İÖ yaklaşık 9-7. yüzyıllar) burası Urartu krallığıydı (bu adla Kitabı Mukaddes’teki Ararat adının benzerliÄŸine dikkat ediniz). Bu sıradaÄŸların en yüksek tepesi olan Masis Dağı da zaman zaman Nuh’un gemisinin arandığı yerlerden biri olmuÅŸtur.

Van Gölü’nün güneydoÄŸusundaki daÄŸlar da aranmış ve kimi zaman iyimserlik dalgalarına neden olmuÅŸsa da gemi asla bulunamamıştır. Tekvin Kitabı’ndaki Nuh hikâyesi, tarihi terimlerle ifade edilmiÅŸ olmadığı için bunda ÅŸaşılacak bir ÅŸey yoktur. Hikâye biçim olarak mitolojiktir. Kendisine tapanlarla doÄŸrudan doÄŸruya konuÅŸan bir Tanrı imajını korumaktadır. Tanrı “tek ve mutlak” olarak tanımlanmıştır ama her nasılsa insan karakterlidir ve o dönemin diÄŸer YakındoÄŸu halklarının Tanrılarından pek farklı deÄŸildir.

(Solda) Nuh’un Gemisi, AÄŸrı Dağı üzerinde: Bir güvercin gagasında yapraklı bir dal parçasıyla dönerek suların çekilmekte olduÄŸu haberini getiriyor. (SaÄŸda) Eski Babil’den ünlü Gılgamış Destanı’nın Nuh’un Mezopotamya’daki karşıtı olan UtnapiÅŸtim’in tufan hikâyesinin anlatıldığı ikinci tableti (İÖ yaklaşık 2000-1800 yılları).

Tufanın İzlerinin Araştırılması

Büyük bir Tufan ve sonra dünyaya yeni bir hayat getirmek üzere oradan saÄŸ çıkan kahramanın hikâyesi Güney Amerika’dan Avustralasya’ya ve Akdeniz’ den Mezopotamya’ya kadar eski mitolojilerin çoÄŸunda görülür. Yunan Tufan kahramanının adı Deucalion’du. Nuh gibi o da karısıyla bir gemi yapmış, içini hayvanlarla doldurmuÅŸ ve yok olmaktan kurtulmak için denizlere açılmıştı. Eski Mezopotamya’da Tufan kahramanı çeÅŸitli dönemlerde Ziusudra, Atrahasis ve UtnapiÅŸtim adlarını almıştır.


Tevrat’taki Nuh hikâyesine en çok benzeyen bu Mezopotamya efsanesidir. BrÄ°tish Museum’dan George Smith 1873’te Gılgamış Destanı’nı yayınlamıştır. Uruklar’ın bu efsane kralı yakın dostu Enkidu’yla bir çok serüven yaÅŸar. Enkidu ölünce çok üzülen Gılgamış, karısıyla beraber Tufan’dan saÄŸ çıkan ve Tanrılar’ın ölümsüzlük bağışladığı atası UtnapiÅŸtim’den ebedi hayatın sırrını öğrenmek üzere yola çıkar. UtnapiÅŸtim’in hikâyesi ayrıntılı olarak anlatılır ve Tanrılar’ının çokluÄŸu dışında Tevrat’ın Nuh ve Gemisi hikâyesinin benzeridir.

1920’li yıllarda Ä°ngiliz arkeolog Leonard Woolley, Tevrat’ın patriyarkı Ä°brahim’in doÄŸum yeri olan güney Mezopotamya’daki Ur kentinde kazı yapmıştır. Woolley, Ur’da Tufan’ın kanıtlarını bulduÄŸu telgrafıyla Londra’da büyük bir heyecana neden olmuÅŸtu. Ama yazık ki, aradığını bulamamıştı ve Güney Mezopotamya ovasındaki diÄŸer yerlerde kazılar yapan sonraki arkeologlar da herhangi bir ÅŸey bulamadılar.

Arkeologlar buralarda çanak çömlek, mezarlar ve binalarla yerleÅŸim izlerinin altında ve üstünde, suyla getirilmiÅŸ kalın alüvyon katmanları bulmuÅŸlardı. Ancak bu alüvyon katmanları yerleÅŸim bölgelerinin belirli alanlarındaydı ve hiçbir zaman tümünü örtmemiÅŸti. Bunlar, Tufan’ın olmasa da, Sümer ve Akad ülkesinin büyük nehirleri olan Fırat ile Dicle’nin yerel taÅŸmalarının kesin kanıtlarıdır.

Mezopotamya’nın bütün kentleri zorunlu olarak bu nehirlerin ya da onların kollarının birinin boyunca kurulmuÅŸlar ve nehirler yerleÅŸim birimlerine hayat verirken taÅŸkın tehlikesi de getirmiÅŸlerdi. EÄŸer nehrin yukarısında, Suriye ya da Türkiye’de aşırı yağışlar olmuÅŸsa ya da karlar daÄŸlarda çok çabuk erimiÅŸse, o zaman bu büyük nehirler taÅŸar ve çevrelerindeki küçük yerlere büyük zararlar verirdi. Bu gibi durumlarda bir taÅŸma izi, beklenen bir ÅŸeydir. Günümüzde güneyde pek çok eski yerleÅŸim birimi artık çöllerde kalmıştır. Bunun nedeni zamanla nehirlerin yataklarını deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olmasıdır.

Arkeologlar ve tarihçiler uzun yıllar boyunca Tufan’ın, özellikle de çok ÅŸiddetli olan böyle bir taÅŸkının halkın belleÄŸinde kalmış anısı olduÄŸunu kabul etmiÅŸlerdi. Bu anı Hz. Ä°brahim klanıyla Ur’dan Kenan Ä°li’ne taşınmış ve yeni anayurtlarında taze ve tektanrılı bir biçim verilmiÅŸ olabilir. Tekvin’deki yazılı hikâyenin sözlü geleneÄŸi, yüzyıllar boyunca usta hikayecilerin dillerinde dolaÅŸmış olabilir. Tevrat metnindeki tutarsızlıklar da bu kaynakların her ayrıntıda fikirbirliÄŸi içinde olmadıklarını göstermektedir.

Venedik’te San Marco kilisesinin mozaikleri: Nuh ile ailesi gemide. Nuh hayvanları çifter çifter gemiden indiriyor.

Karadeniz mi Taştı?

William Ryan ve Walter Pitman adlı iki Amerikalı bilimadamı yeni ve gayet ilginç bir kuram ortaya atmışlardır. Bunların ikisi de özellikle Karadeniz’le ilgilenen jeofizikçilerdir. Onlara göre Büyük Tufan, Karadeniz’de İÖ 6. binyılda gerçekten olmuÅŸ çok büyük bir âfettir. Karadeniz o zamanlar ÅŸimdi jeologların Yeni Euxine Gölü adını verdikleri bir tatlı su gölüydü.

O sıralarda yüzeyi deniz düzeyinin 150 metre altındaydı. Buzul çağı sonunda buzdaÄŸlarının erimesi dünyanın tümünde denizlerin yükselmesine neden oldu. Akdeniz (ki, o da Cebelitarık BoÄŸazı yoluyla Atlas Okyanusu’ndan beslenmekteydi) tuzlu suyunu Çanakkale BoÄŸazı’ndan Marmara Denizi’ne boÅŸalttı. Denizin doÄŸusunda bir kara parçası Marmara’nın Yeni Euxine’yle birleÅŸmesini önlüyordu. Ancak deniz yükseldikçe su bu bölgeyi ilk baÅŸlarda yavaÅŸ ve sonra belki daha büyük bir hızla aÅŸmaya baÅŸladı.

Sonra herhalde Türkiye’de çok olan depremlerden biri sırasında toprak ayrıldı ve milyonlarca ton tuzlu su günümüz BoÄŸaziçi’ne dolup oradan da çok aÅŸağılardaki göle dolmaya baÅŸladı. Ryan ve Pitman iki yıl boyunca bu dar kanaldan günde 10 mil küp suyun batıdan doÄŸuya boÅŸaldığını ve böylece kendisine bir yatak kazarak önündeki her ÅŸeyi silip süpürdüğünü tahmin etmektedirler. Bu durumda bile Karadeniz’in tümü günde 15 santim yükselecek, gölün kıyısındaki düz arazi günde 1,5 km kadar toprak altında kalacaktır.

Gölün çevresinde tıpkı YakındoÄŸu’nun diÄŸer yerlerinde olduÄŸu gibi çiftçilikle geçinen insanlar yaÅŸamaktaydı. Bunların çoÄŸu yükselen sulardan hayvanlarını alıp kayıklarla, eÅŸeklerle hatta gerekirse yaya olarak kaçmış olacaklardır. Dört bir yana kaçan bu gruplar Tufan’ın korkunç anılarını da taşıyacaklardı. Bu anılar zamanla kuÅŸaklar boyu saz ÅŸairleri ve sıradan insanlar tarafından ÅŸarkılar ve hikâyeler olarak anlatıldıkça folklora ve efsanelere dönüşeceklerdi.

Kuram buydu ve bu kuram da ÅŸimdi Karadeniz’in tabanı uzaktan kumandalı kameralı denizaltı araçlarıyla araÅŸtırılarak sınanmaktadır. Kameraların gönderdiÄŸi görüntüler grubun gemisinde izlenmektedir. ilk bulgular heyecan vericidir: 91 metre derinlikte binaya benzer kalıntılara rastlanılmıştır ve bu araÅŸtırmalar sıklaÅŸtırılacaktır.

Ä°ki Amerikalı bilimadamına göre Tufan efsanesinin kökeni budur. Nuh’un hikâyesi bunun bir anısı, Mezopotamya destanları ikinci ve hatta Yunanistan’daki Deucalion efsanesi bir üçüncüsü olabilir. Bu fikrin kanıtlanması güçse de, kolaylıkla gözardı edilemeyeceÄŸi de kesindir.

(Solda) Sir Leonard Woolley’nin 1920’lerde güney Mezopotamya’da Ur’da kazdırdığı Büyük Tufan Çukuru. Woolley, Tufan’ın kanıtlarını bulduÄŸunu sanmışsa da, iki iskân katmanının arasındaki alüvyon katmanı, Ur kentinin bile tümünü etkilemeyen bir taÅŸkına iÅŸaret etmekteydi. (SaÄŸda) Karadeniz’in ÅŸimdi batmış olan eski kıyı çizgisini araÅŸtıran bir gemide, Robert Ballard baÅŸkanlığındaki ekip uzaktan kumandalı kameralarla deniz dibini tarıyor.

Tekvin’den Tufan Seçmeleri

“Ve onu şöyle yapacaksın: Geminin uzunluÄŸu üç yüz arşın, geniÅŸliÄŸi elli arşın ve yüksekliÄŸi otuz arşın olacaktır. Gemiye ışıklık yapacaksın ve onu yukarı doÄŸru bir arşına tamamlayacaksın ve geminin kapısını yan tarafına koyacaksın; alt, ikinci ve üçüncü katlı olarak onu yapacaksın. (…)

Fakat seninle ahdimi sabit kılacağım ve sen ve seninle beraber oğulların ve senin karın ve oğullarının karıları gemiye gireceksiniz. Ve seninle beraber sağ kalmak için her yaşayan, bütün beden sahibi olanlardan, her nevinden ikişer olarak gemiye getireceksin, erkek ve dişi olacaklar.

Cinslerine göre kuÅŸlardan ve cinslerine göre sığırlardan, cinslerine göre toprakta her sürünenden, her neviden ikiÅŸer olarak, saÄŸ kalmak için sana gelecekler. Ve sen yenilen her yemekten kendine al ve yanını topla ve sana ve onlara da yiyecek olacaktır. Ve Nuh, Allah’ın kendisine emrettiÄŸi her ÅŸeye göre yaptı; öyle yaptı.”
Tekvin, 6: 15-22.

İÖ 6. binyılda Karadeniz taşkını. Deniz yüzeyi 150 metre yükselmiş ve tatlı sudan tuzlu suya bir geçiş olmuştur..

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 07.10.2007 tarihinde Erkan tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 4586 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Büyük Tufan ve Nuh\'un Gemisi | Zaman: (Efsane) MÖ 6. Binyıl Ortaları orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleSoyadı Kanunu | 21 Haziran 1934 Sonraki MakaleDeyimler | Deyimlerin Ana Unsuru

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz