Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

[Biyoloji] Duyular – BeÅŸ Duyu | Gör­me – Ä°ÅŸitme – Koku – Tat – Dokunma – DiÄŸer Duyular


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 19.10.2008 tarihinde Hale tarafından, Fizik - Kimya - Biyoloji Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 9152 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Duyular – BeÅŸ Duyu

Çevremizde olup bitenleri duyu­larımızla algılar, nesneleri duyularımızla ayırt ederiz. İnsanda ve hayvanların çoğunda;


1) Gör­me
2) Ä°ÅŸitme
3) Koku
4) Tat
5) Dokunma

Beş temel duyu vardır. Bu duyularla edinilen bilgiler (duyumlar) somut biçimde algılandığı için, gördüğümüzün, işittiğimizin, dokunduğu­muzun, koku ve tat aldığımızın her an bilin-cindeyizdir. Oysa dış dünyadaki ve vücudu­muzdaki değişiklikler üstüne bilgi edinmemizi sağlayan hareket, basınç, denge, ısı ve ağrı duyuları, bu değişiklikler bizi rahatsız edecek kadar belirgin olmadığı sürece ön plana çık­maz.

Görme Duyusu


Görme duyumuzun organı göz, sese dayalı işitme organına göre ses hızının ışık hızına oranı denli hızlı olduğu gibi geniş bir algıdır. Görüntü yolu ile algılanan nesne sayısı çok fazladır. Yakın temas olmasa da çok uzaktan çevre hakkında bilgi verebilir. Çok hızlı avcı hayvanların gözleri çok gelişmiştir. Görüntü ise insana seslerden daha fazla bilgiyi iletir ancak ayrımlaştırması zordur. Fotoğraf ile yazı arasındaki fark görsel gücü bize anımsatır. Ne ki görmeyi tamamlamak için işitme ve dokunma duyularının çok kuvvetli olması gerekir. Bakıp görmeme, görmedeki ayrımlaştırmanın önemini vurgular. Bakmak bütünseldir görmek ise ayrımlaştırma ile gerçekleşir. Bakılan bir alanda aradığını görmek için aranılan şekli bilmek gerekir bu bilgi deneyimle sağlanır. Görmenin olmadığı durumlarda insanların dokunma duyusu ve işitme duyusu daha da gelişir. Dünyaya dokunarak yaşayan yılan görme duyusunun eksikliğini dokunma duyusunu daha da geliştirerek çözer ve dokunma duyusunu geliştirerek termal olarak; ısıyla algyarak görme eksiğini üstelik fazlasıyla giderir. Teknolojinin gelişmesiyle gece görüşü elde etmek için dokunma duyusu gibi ısıyla algılayan termal dürbünler yapılmıştır.

Ä°ÅŸitme duyusu

Kulak kepçesiyle toplanan ses dalgaları kulak yolundan kulak zarına gelir ve kulak zarını titreştirir. Zarın titreşimleri kulak kemikcikleri tarafından kuvvetlendirilip oval pencereye iletilir.
Oval penceredeki ses titreşimleri dalız içindeki sıvı ile salyangozdaki sıvıya geçer.

Ses titreşimleri salyangozdaki sıvıdan işitme duyu hücrelerine oradan da sinirlere aktarılırlar.
Sinirier tarafından alınan ses beyne iletilir ve işitme sağlanmış olur:

Kulak kepçesi >> Kulak yolu >> Kulak zarı >> Örs, çekiç, üzengi >> Oval pencere >> Dalız >> Salyangoz >> İşitme sinirleri >> Beyindeki işitme merkezi

İşitme duyusu ile gözün algılayamadığı durumlarda çevredeki değişiklikleri belirten çevre hakkında bilgi almamızı sağlarız, ana organı kulaktır ve ağız ile bağlantısı vardır. Ses hızına bağlı olarak titreşim algılanır. İnsan 16 ile 16 bin desibel arasında işitirken kediler daha üst frekanslarda köpekler ise daha alçak frekanslarda işitebilirler. Kimi canlılarda yüksek ultrasonik hızlar kullanılır. İşitme Avcı hayvanlarda çok gelişmiştir,yarasa gibi kulakları çok gelişmiş canlıların gözleri az görür. Seslerin ayrımlaştırılması birbirinden ayrılması çok önemlidir ortama sağlanan uyum giderek sesleri ayrımlaştırırak bir senteze varmamızı kolaylaştırır. İşitme duyusu az olan canlılar dokunma ve görme duyusu ile işitmenin eksiğini gidermeye çalışırlar ki seslerin havadaki ritm etkisi dokunma duyusu ile giderilebilmeye uygundur. Ne ki işitme ayrımlaştırılamadığında bir ses, bir gürültüdür. Çağlayan sesini yıkılan kaya sesinden ayırmak için bilgi gerekir. Bu bilgi deneyimle kazanılır. Genelde gördüğümüz bir duyunun kaybı ile diğerlerinin daha çok çalıştığı ve birinin fazla gelişmesiyle diğerlerinin görevi ona terk ettiğidir. Görme duyusu çok kuvvetli olanların işitmesinin diğerlerine göre az olması salt bir teori değildir.

Koku Duyusu


Öbür iÅŸlevlerinin yanı sıra, burnun temel görevlerinden biri de kokuları ayırt etmektir. Koku alıcıları denen özel sinir hücreleri burnun içinde, organın tam tepesine ve gerisine rastlayan bölümde bir katman oluÅŸturacak biçimde yerleÅŸmiÅŸtir. Burada, yaklaşık bir posta pulu büyüklüğünde yer kaplayan 5 milyon kadar koku hücresi bulu­nur. Bazı nesnelerin, sözgelimi bir gülün ya da yanan bir kömür parçasının kokulu olması havaya küçük parçacıklar yaymasından ileri gelir. Normal olarak soluk alırken, burun deliklerimizden giren havanın çoÄŸu doÄŸrudan boÄŸazımıza gittiÄŸi için çok az koku alırız ya da hiç almayız. Oysa burnumuzu kokulu bir cisme yaklaÅŸtırıp havayı iyice içimize çektiÄŸi­mizde, burnun içindeki dokular açılıp geniÅŸleyerek duyu hücrelerinin bulunduÄŸu üst bölü­me daha çok hava gitmesini saÄŸlar. Böylece koku parçacıkları çevreye dağılmadan bu hücrelere ulaşır; burnun içindeki hücrelerin salgıladığı sümüksü maddede (mukusta) çö­zünür ve kokunun türüne göre belirli hücrele­ri uyarır. Bu durumda kokuyu olanca keskinliÄŸiyle algılayabiliriz. Kokunun kaynağına ne kadar yaklaşılırsa havadaki koku parçacıkları da o kadar yoÄŸunlaşır. Ä°nsanların biraz çaba göstermekle 3.000’in üstünde kokuyu tek tek ayırt edebilecekleri sanılıyor.

Yaşamını sürdürebilmek için avlanmak ya da daha güçlü düşmanlarına yem olmamak için sürekli çevresini kollamak zorunda olan hayvanların koku duyusu insanlarınkinden çok daha güçlüdür. Rüzgârın esiş yönü uygun olduğunda, bir geyik 800 metre ötedeki bir avcının kokusunu alabilir. Köpekler bir tavşa­nın ardında bıraktığı hafif kokuyu ya da koşarken ezip geçtiği otların kokusunu alarak iz sürebilirler. Koku duyusu bu kadar geliş­memiş olan insan, üstelik duyduğu kokulara kolayca alışır. Hafif bir kokuyu birkaç dakika kokladıktan sonra artık o kokuyu duymaz oluruz.

Tat Duyusu

Dört temel tat dilin değişik bölümlerindeki sinir uçlarınca alınır.

Tat alıcıları ağzın içinde, tat tomurcukları denen küçük hücre kümeleri halinde toplan­mıştır. Bu tomurcukların çoğu dilin üzerinde bulunur; bir bölümü de ağız boşluğunun içine ve boğazın gerisine doğru dağılmıştır. Erişkin bir insanda, her biri yaklaşık 30 duyu hücre­sinden oluşan 9.000 kadar tat tomurcuğu vardır. Çocuklarda bu sayı daha fazladır.

Yiyecek ve içecekler tatlı, tuzlu, ekÅŸi, acı gibi dört temel tadın ve çeÅŸitli kokuların bir karışımıdır. Aslında yiyeceklerin tadı daha çok kokularla belirginleÅŸir. Üşüttüğümüz için burnumuz tıkalı olduÄŸunda yiyeceklerin ko­kusunu alamayız, bu yüzden yiyip içtiklerimiz bize tatsız gelir. Katkısız ÅŸekerli suyun tadın­dan da pek hoÅŸlanmayız, ama içine biraz çilek kokusu katıldığında bu içeceÄŸin “tadı deÄŸiÅŸir” ve hoÅŸumuza gider.

Ağzımızda değişik tatları algılayabilen ayrı ayrı tat tomurcukları vardır. Tatlıya ve tuzluya duyarlı olan tomurcuklar en çok dilin ucunda, ekşiye duyarlı olanlar iki yanında, acıya duyarlı olanlar ise arka bölümünde toplanmıştır.

Dokunma Duyusu

Bir cismin nerede bulunduğunu, biçimini, dokusunu, örneğin sert mi yumuşak mı, pürtüklü mü yoksa kaygan ya da yapışkan mı olduğunu dokunma duyumuzla anlarız. Dış dünyayı ve nesneleri tanımamızda çok önemli rol oynayan bu bilgiler bütün vücudumuzu saran derideki duyu sinirleriyle beynimize ulaşır. Ama vücudumuzun her noktası bu açıdan aynı duyarlıkta değildir. Örneğin kolumuzun üst bölümünde hafifçe dolaştırılan ince bir tüyü bazen hiç hissetmeyebiliriz.

Çünkü deriye gömülü olan dokun­ma alıcıları, yani duyu sinirlerinin uçları bu bölümde oldukça seyrektir ve deriye deÄŸdirilen tüy bu alıcıların bulunmadığı yerlere rastlayabilir. Oysa ellerimizdeki ve yüzümüzdeki alıcılar birbirine çok yakın gruplar halin­de kümelenmiÅŸtir; özellikle parmak uçların­daki derinin her santimetre karesinde 150’den çok dokunma alıcısı bulunur.

DiÄŸer Duyular

Sıcaklık Duyusu

Sıcaklık duyusundan sorum­lu olan alıcılar da gene derinin her yanına dağılmış olan duyu sinirlerinin uçlarıdır. Bun­lardan bazıları sıcağı, bazıları soğuğu algılar. Aslında insanda sıcaklık duyusunun sınırları çok dardır. Isı çok yükseldiği ya da donma noktasının altına düştüğü zaman insanın so­ğuk ya da sıcak duyumları daha çok bir ağrı duyumuna dönüşür. Üstelik öbür duyuların çoğunda olduğu gibi sıcaklık duyusunda da daha önce edinilmiş duyumların etkisi kolay kolay silinmez. Örneğin bir elimizi soğuk suya, öbürünü sıcak suya sokup birkaç dakika beklettikten sonra ikisini de hemen ılık suya tuttuğumuzda, ılık su, soğuk sudan çıkan elimize sıcak, sıcak sudan çıkan elimize soğuk gelecektir.

Ağrı Duyusu

Ağrı duyusu tehlike işareti vererek bizi uyardığı için sağlığımız açısından çok önemlidir. Bu duyu olmasaydı insan hiç farkına varmadan sürekli olarak bir yerlerini kesebilir, yakabilir ya da incitebilirdi. Hasta­landığımızı haber veren de gene ağrı duyuşu­dur. Ağrı verici uyarıları alabilen duyu sinirle­rinin uçları derinin büyük bölümünde nere­deyse aralıksız denecek kadar sık yerleşmiş­tir. Yalnız vücudun bazı yerlerine, örneğin bacakların dize kadar olan bölümünün (uy­lukların) dış yüzüne bir iğnenin ucuyla doku­narak hiç ağrı duyulmayan noktalar saptana­bilir. Ama iğne iyice batırıldığında daha derindeki bir sinire rastlayacağından ve sinir­lerin çoğu da ağrıya duyarlı olduğundan bu duyarsız noktalar bulunamaz.

Hareket Duyusu

Bu duyu aracılığıyla edin­diğimiz duyumlar öbürleri kadar somut olma­dığından hiç farkına varmayız; oysa beynimiz en küçük bir hareketi bile bu duyumlara dayanarak yönlendirdiği için bu duyunun önemi çok büyüktür. Kaslardaki ve kirişler­deki bazı duyu sinirlerinin uçları her kas ya da kiriş lifinin gevşemesine, kasılmasına ilişkin bütün bilgileri beyne iletir; beyin de kol ve bacakların hareketlerini denetlemek, vücu­dun dik durmasını sağlamak üzere bu bilgiler­den yararlanır. Kısacası hareket duyusu olma­saydı insanın bütün hareketleri sarsak ve düzensiz olurdu.

Gözlerimiz kapalıyken bir elimizi örneğin yana doğru büküp, parmaklarımızdan birini kıvırdıktan sonra gözlerimizi açmadan öbür elimize de aynı konumu verebiliriz. İşte bunu sağlayan hareket duyuşudur. Kas ve eklem­lerdeki kasılma alıcıları parmakların ne kadar bükülmüş olduğunu beyne bildirir; böylece beyin öbür elin parmaklarının da aynı biçim­de bükülmesini sağlar. Kısacası, piyano çal­mak, daktilo makinesi kullanmak ya da dan­tel örmek gibi beceri gerektiren hareketler bu duyunun yardımı olmaksızın yapılamaz.

Ayak tabanlarındaki ve vücudun başka bölümlerindeki duyu hücreleri de dik durma­mıza ve sözgelimi paten yaparken ya da dar bir yerde yürürken dengemizi korumamıza yardımcı olur. Bu hücreler ayak tabanının çeşitli bölümlerine ne kadar basınç bindiğini saptayarak vücudun hangi yana eğildiğini beyne bildirir. Düşmek üzere olduğumuzu haber vererek vücudumuzu düzeltmemize yardımcı olan da gene bu duyudur.

Denge Duyusu

Denge sağlamamızda hare­ket ve görme duyularımıza da önemli görevler düşer, ama asıl denge organı içkulaktadır. İçkulaktaki iki küçük boşluğun içini döşeyen duyu hücreleri, başın her hare­ketinde ve konumunda şiddeti değişen yerçe­kimi kuvvetine son derece duyarlıdır. Ayrıca, gene içkulaktaki üç küçük yarım daire kanalı­nın içini dolduran sıvı başın en küçük hareke­tinde çalkalanır. Bu sıvının, kanalların içini döşeyen duyu hücrelerine doğru akmasıyla hücreler başın hangi yöne eğildiğini beyne bildirir. Böylece kendi çevremizde döndüğü­müz zaman dengemizi koruyabiliriz.

Bütün bu duyu alıcıları ve duyu sinirlerinin uçları, aldıkları uyarıları duyu sinirleri aracılı­ğıyla beyne iletir. Bu mesajı, yani sinir iletisinin şiddetini ve vücudun neresinden geldiğini yorumlayan beyindir.

(Visited 9 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 19.10.2008 tarihinde Hale tarafından, Fizik - Kimya - Biyoloji Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 9152 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

[Biyoloji] Duyular - Beş Duyu | Gör­me - İşitme - Koku - Tat - Dokunma - Diğer Duyular orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleOKS Nedir? OKS’deki Puan Türleri Nelerdir? Yeni Sınav Sisteminde Ne Gibi DeÄŸiÅŸiklikler Var? Sonraki MakaleAntik Yunan Filozofları : ArÅŸimed | M.Ö. 287 - 212 yılları arasında yaÅŸamış Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz