Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

[Biyoloji] DNA Nedir? | Nerede Bulunur?


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 08.12.2007 tarihinde hale tarafından, Fizik - Kimya - Biyoloji Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 13275 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


DNA Nedir? Nerede Bulunur?

Gen üzerine kısa bilgi:


DNA’nın canlıların genetik ÅŸifresi olduÄŸunu sıklıkla duyarız.Belgesellerde, dergilerde gazetelerde vs. Fakat genlerle ilgili olarak her zaman kafamızda soru iÅŸaretleri kalır. DNA ne demek?, genler insanın neresinde bulunur veya genlerle nasıl oynarlar gibi sorulardır bunlar. Aslında pekte bahsedildiÄŸi kadar karmaşık bir konu deÄŸildir.

DNA nedir, nerede bulunur?

DNA “Deoksi Ribo Nükleik Asit” isimli bir tür molekül grubunun kısaltılmış isimidir.DNA’nın çift zincirli ip merdivene benzediÄŸinden bahsetmiÅŸtik.Çift zincirli yapıdaki DNA zinciri oldukça uzun bir zincirdir.Bu zincir hücre içindeki özel enzimler ve proteinler aracılığı ile paketlenir.


Nasılki uzun bir ipi makaraya düzenli bir şekilde sarıyorsanız, hücrede buna benzer bir mekanizma ile DNA yı paketleyerek çekirdeğinin (Nukleus) içine yerleştirir.DNA her hücrede bulunur.Örneğin şu an ekrana bakan gözlerinizdeki her hücrenin içinde DNA zinciri paketlenmiş bir vaziyette yerleşik olarak bulunur.Veyahut klavyeyi kullanan ellerinizdeki herbir hücrenin içerisinde ayrı ayrı DNA molekülü bulunur.Böbreklerinizin hücrelerinde, karaciğerinizin hücrelerinde, kemik hücrelerinizde kısacası vücudunuzdaki her hücrede DNA molekülü mevcuttur.

DNA uzun bir zincir olmasına karşılık üzerindeki baz sıraları bir düzen içerisinde taksim edilmiÅŸtir. Taksim edilen bu baz gruplarına ise” Gen “denir. Mesela bir canlının DNA zincirinde 15.000.000 adet baz(Nukleotid) dizisi olsun ve bu baz dizileri 1000 ‘ er adet olmak üzere 15 gruba ayrılmış olsun.Ä°ÅŸte bu 15 tane grubun her biri birer “gen” dir. Ä°nsan hücresinde ise yaklaşık olarak 3 milyar adet gen bulunur.Tabii her genin içinde binlerce nükleotid dizisi vardır.

Bir canlının bütün karakterleri ise DNA daki genlerde saklıdır.

Yukarıdaki DNA zincirine bakacak olursanız a,t,g ve c olmak üzere 4 farklı bazın birbirleriyle karşı karşıya gelerek baÄŸlandığını görürsünüz.Bu baÄŸlanmalar belirli bir düzene göre yapılır. “a=adenin”,”t=timin”,”g=guanin” ve “c=sitozin” bazları arasında adenin bazı yanlızca timin ile guanin bazı ise yanlızca sitozin© ile baÄŸ yapar.Bunun nedeni ise oldukça ilginçtir.

Adenin ve Guanin bazları yapısal olarak büyük boylu moleküllerdir. Timin ve Sitozin ise küçük boylu moleküllerdir. Adenin ve timin bazlarını bir futbol topu, guanin ve sitozin bazlarını ise tenis topu olarak düşünebilirsiniz.

Eger adenin bazının karşısına timin değilde guanin gelseydi heliks yapısının düzgün ilerlemesi mümkün olmayacaktı.Fakat DNA da küçük bazlara karşı büyük bazların gelmesiyle aradaki mesafenin her noktada sabit olması sağlanmıştır. DNA nın yapısı bazların bu şekilde ardı ardına sıralanmasıyla uzayıp gider.Aşağıdaki şekilde ise bazların sıralanışı biraz daha anlaşılır bir şekilde görülmektedir.


Eminizki bazların DNA üzerinde bu ÅŸekilde sıralanmasının, canlılığın “ÅŸifresi” ile ne ilgisi olduÄŸunu merak ediyorsunuzdur.

DNA’daki ÅŸifrelerden canlı bir organizmanın meydana gelmesi, aslında hücre içinde oldukça karmaşık bir dizi iÅŸlem neticesinde meyadana gelir.

DNA’daki ÅŸifrelerin deÅŸifre olup organizmayı meydana getirmesi aÅŸama aÅŸama meydana gelmektedir.

Bu aşamalar ise sırasıyla ;

1-) DNA dan RNA sentezi (Transkripsiyon)
2-) RNA dan protein sentezi (Translasyon)
3-) Proteini üretilen hücrenin farklılaşması (Morfogenez)

1-) DNA dan RNA sentezi (Transkripsiyon) :

Erkek bir canlıdan gelen spermin taşıdığı bir miktar DNA ile diÅŸi bir canlıdan gelen yumurtanın taşıdığı DNA birleÅŸerek tam bir DNA’yı verir. Bu DNA meydana gelecek yavrunun tüm özelliklerini içinde barındırır.Mesela bu canlının DNA sında 1 milyar gen var ise bu genlerin 500 milyontanesi anneden 500 milyon taneside babadan gelir.Yumurta ile spermin birleÅŸmesinin ardından DNA daki o eÅŸsiz ÅŸifreler çözülerek, küçücük bir yumurta (zigot) dan kocaman bir canlıyı meydana getirmeye baÅŸlar.

Ä°lk aÅŸama RNA sentezidir. Bu iÅŸlem DNA nın açılmasıyla baÅŸlar. Biliyoruzki DNA daki bazlar karşı karşıya gelip el ele tutuÅŸarak her iki omurgayı birleÅŸtirmiÅŸlerdi.Fakat bu bazlar ellerini bırakarak yani aralarındaki baÄŸları kopararak DNA nın çift zincirli yapısını tıpkı bir “fermuar” gibi açmaya baÅŸlar. DNA çözülmeye baÅŸladıkça “RNA polimeraz” adı verilen özel bir protein DNA nın üzerinde gezerek onu okumaya ve RNA yı sentezlemeye baÅŸlar.Bu iÅŸlemi daha iyi anlamak icin aÅŸagıdaki ÅŸekle bakalım.

Şekilde DNA çözülmüş bir vaziyette görülmektedir. Büyük mavi bölge RNA polimerazı temsil etmektedir. Yeşil şerit ise sentezlenen RNA dır.
Anlaşılacağı gibi DNA zinciri açılmış ve RNA polimeraz enzimi vasıtasıyla DNA daki bazlara karşılık gelen diğer bazlar birbirlerine eklenerek RNA üretilmektedir.

Ãœretilen RNA nın DNA dan tek farkı Adenin bazının karşısına Timin yerin ” U ” harfiyle gösterilen ” Urasil ” bazının gelmiÅŸ olmasıdır.Ãœretimi tamamlanan RNA daha sonra DNA üzerinden ayrılarak bir dizi iÅŸleme tabii tutulur.

Bu işlemler sırasında RNA kaba olarak DNA dan üretildikten sonra üzerinde düzeltmeler yapılır.Nasılki bir marangoz kestiği tahtaları düzeltmek için yontuyorsa, hücrede aynı şekilde üretilen kaba RNA yı düzeltmek için bir dizi enzimi görevlendirir.

Not: Üretilen bu RNA, mRNA (mesajcı RNA) dır.

2-) RNA dan protein sentezi (Translasyon):

Düzeltme iÅŸlemleri tamamlanmış olan mRNA daha sonra çekirdek (nukleus) den çıkarak “Ribozom” adı verilen bir organele doÄŸru yol almaya baÅŸlar. Ribozoma ulaÅŸan mRNA ribozoma baÄŸlanır. mRNA nın bir özelliÄŸi ise DNA daki gibi sıralanan bazların 3 lü gruplar halinde ayrılmış olmasıdır.

Bir örnek verelim ;

DNA üzerindeki kodonlar ” AATGCCGATGTA ” ÅŸeklinde ise, sentezlenen mRNA nın görünümü ” UUA-CGG-CUA-CAU ” ÅŸeklinde olacaktır.Dikkat ederseniz baz sıralamasında bir deÄŸiÅŸme yoktur, yanlızca bazlar 3 lü gruplar halinde taksim edilmiÅŸlerdir.Taksim edilen bu 3 lü gruplara ise “Kodon” adı verilir.Tabii RNA da adenin bazına karşılık urasil bazının, guanin bazına karÅŸilik ise sitozin bazının geldiÄŸini unutmamak gerekir.

Bu şekilde üretilen mRNA ribozoma bağlandıktan sonra 3 lü grupların okunmasına başlanır. tRNA adı verilen bir başka RNA çeşidi ise bildiğimiz mRNA veya DNA kadar uzun değildir. tRNA (Taşıyıcı RNA) üzerinde yanlızca 15-20 baz sırası bulundurur. tRNA nın diğer bir özelliği ise birbiri ardına sıralanan bazların bir daire oluşturacak şekilde bağlanmasıdır.Bunu halay çeken bir grup insana benzetebilirsiniz.

tRNA halkasının üzerinde iki önemli bölge vardır.Bu bölgelerden ilki, taşıyacağı aminoasidin tanınmasını saÄŸlayan bölgedir.DiÄŸer bölge ise tRNA nın mRNA ya baÄŸlanacağı, 3 adet baz sırasından oluÅŸan bölgedir.Bu bölgeye ise ” Anti-kodon ” adı verilir. mRNA üzerinde bazların 3 lü gruplar halinde dizildiÄŸinden bahsetmiÅŸtik.Ä°ÅŸte tRNA üzerinde bulunan, ” anti-kodon “ adı verilen ve yanlızca 3 adet baz sırasından oluÅŸan bu bölge, ribozoma tutunmuÅŸ mRNA üzerindeki ” kodon “ adı verilen 3 lü gruplara baÄŸlanır.Tabii tRNA ların anti – kodonları, mRNA üzerindeki kodonlara sırasıyla baÄŸlanırken beraberlerinde taşıdıkları aminoasitleride getirmiÅŸlerdir.Bu yüzden tRNA ya bu isim verilmiÅŸtir.” Aminoasiti taşıyan RNA “ tRNA lar aminoasitleri taşıyıp sırasıyla kodonlara baÄŸlandıkça, tRNA ların sırtlarındaki aminoasitlerde birbirleriyle baÄŸlanmaya baÅŸlarlar.

Yukarıdaki ÅŸekilde mRNA (messenger RNA) daki kodonlardan birisine baÄŸlanmakta olan bir tRNA görülüyor.Görüldüğü gibi mRNA daki kodonun baz dizilimi GCC, bu kodona baÄŸlanan tRNA nın ise anti – kodonu CGG ÅŸeklindedir.

tRNA üzerinde bulunan pembe halka ise ” aminoasit “ i temsil etmektedir.

Yüzlerce binlerce tRNA yanyana dizildiklerinde, üzerlerindeki aminoasitlerde yanyana gelmiş olur.İşte yanyana gelmiş olan bu aminoasitler birbirleriyle bağ yaparak proteini sentez etmeye başlar.Hatırlarsanız protein molekülünün aminoasit zincirlerinden meydana geldiğini soylemiştik.

Yukarıda anlatmak istediÄŸimiz olayları yandaki ÅŸekil gayet iyi açıklıyor.SaÄŸ tarafta yaklaÅŸmakta olan mavi renkli tRNA lar görülüyor.tRNA ların üzerlerinde ise yeÅŸil ve sarı renklerle gösterilmiÅŸ ” aminoasit “ ler görülüyor. YeÅŸil renkli ÅŸerit mRNA yı, boynuzlu gri yapı ise ribozomu temsil etmektedir.
tRNA lar sırasıyla mRNA üzerine yerleştikten sonra, sırtlarındaki amino asitler bağ yapar.Tam bu sırada işi biten tRNA yükünü boşaltmış olarak mRNA dan bağını kopararır ve ribozomdan ayrılır. Fakat taşıdığı amino asit, kendinden önceki tRNA nın getirdiği aminoasitle bağ yapmış olarak protein zinciri oluşumuna katılır.

Bu gerçektende insanı hayranlık içerisinde bırakan bir sistemdir. Bugün dünya üzerinde yapay olarak üretilen proteinler bile canlı bir hücre tarafından üretilen proteinin adi bir taklidi olmaktadır.

3-) Proteini üretilen hücrenin farklılaşması

Buraya kadar olan aşamalar hücrede protein sentezi için gerekli işlemleri kapsıyordu.Bundan sonra ise üretilen proteinin çeşidine göre hücrenin kazandığı fonksiyondur.

Bir yumurta ile bir spermin birleşmesiyle meydana gelen yapı zigot adını alır ve tek bir hücreden ibarettir.Zigot içerisinde DNA kendisinin bir kopyasını çıkarır.Dolayısıyla hücrede DNA miktarı iki katına çıkmış olur.Fakat hücre derhal bölünmeye başlar bu DNA lardan birisi bir hücreye giderken diğer DNA ise ikinci yavru hücreye aktarılır.Böylelikle hücre ikiye bölünmüş olur.Bölünmeler ta ki anne karnında bir bebeğin meydana gelmesine dek sürer.
Yani tek bir hücre, o kadar çok bölünme geçirirki sayıları trilyonları bulur ve bir canlı embriyoyu (anne karnındaki bebek) meydana getirir.DNA şifrelemesi ise bu noktada devreye girer.

Bir önceki basamağımız protein sentezi ile ilgiliydi. Fakat proteinler çesitli hücreler için farklı tiplerde üretilir. Bir yavru anne karnında gelişirken, yavrunun gözlerini oluşturacak hücrelerdeki DNA lar yanlızca göz organı ile ilgili proteinleri üretirler. Aynı şekilde yavrunun beynini oluşturacak hücrelerin DNA ları ise yanlızca beyin organı ile ilgili proteinleri üretirler.

Burada önemli olan nokta ÅŸudur.Ä°nsanın kemik hücresi olsun, karaciÄŸer hücresi olsun, böbrek hucresi olsun kısacası vücudunun her bolgesindeki hücrelerin içindeki DNA larda insanın bütün organlarını oluÅŸturacak bilgiler saklıdır.Fakat saklanan bu bilgilerden yanlızca ilgili organ için üretilecek protinlerin meydana getirilmesi saÄŸlanır.Yani her hücrede insan vücudunun her organının protein bilgileri saklanır fakat bu proteinlerin hepsi üretilmez.Yanlızca meydana getirilecek organla ilgili proteinler üretilir.Bir organda, organla ilgili proteinler dışında DNA da saklanan diÄŸer proteinlerin üretilmemesi için DNA nın üzeri ” Histon ” adı verilen özel bir proteinle örtülür.

Hücrelerin programlanmış bir ÅŸekilde farklı farklı proteinler üretip farklı organlara dönüşmesi olayına Tıp dilinde farklılaÅŸma (morfogenez) denir.Bugün bilim adamlarının kafasını kurcalayan en büyük problem ise hücrelerdeki ” Histon “ ların hangi genlerin üzerini örtüp hangilerinin üzerini açık bırakacağını nereden bildiÄŸidir.Çünkü proteinlerde birer moleküldür ve moleküllerde atomlardan oluÅŸur.Dolayısıyla ÅŸuursuz atomların bu derece zekice düşünülmüş bir mekanizmayı meydana getirmesi beklenemez.

KLONLAMA (KOPYALAMA)

Kromozom : Kromozomlar, genetik materyalin (DNA) ‘ nın yardımcı proteinlerle birlikte dönümler yapıp katlanmasıyla ve kısalmasıyla oluÅŸan yoÄŸunlaÅŸmış yapılardır.

Somatik hücre : İnsanın veya başka bir canlının eşey hücreleri (üreme) dışındaki tüm hücrelere somatik hücre denir. Örneğin deri hücresi, karaciğer hücresi, kas hücresi gibi. Bu hücrelerin taşıdıkları kromozom sayısı 2n ile gösterilir.

EÅŸey hücresi : EÅŸey hücreleri, bir canlının diÅŸi ve erkek bireyleri tarafından üretilen ve ” n ” sayıda kromozom taşıyan üreme hücreleridir.Erkek canlı tarafından üretilen eÅŸey hücresi ” Sperm “, diÅŸi canlının tarafından üretilen eÅŸey hücresine ise ” Yumurta ” adı verilir.
Örnek olarak insanın somatik hücrelerinde daima 46 tane kromozom bulunur.Ve bu 46 kromozom 2n harfiyle gösterilir.Tabii kromozom sayıları canlıdan canlıya değişmektedir.Mesela sığır somatik hücrelerindeki kromozom sayısı 60, farede 40, kurbağada 26 dır.Sayısı ne olursa olsun eğer kromozomlar somatik bir hücreye ait ise 2n harfiyle gösterilir.

Canlının eşey hücrelerinde ise kromozom sayısı somatik hücrelerindekinin yarısı kadardır ve n harfiyle gösterilir.İnsanın somatik hücrelerinde 46 kromozom, eşey hücrelerinde ise yarısı sayıda yani 23 tane kromozom bulunur. Dişi ve erkek eşey hücreleri birleştiği zaman (buna döllenme denir) meydana gelecek yavrunun kromozom sayıları yine 46 olacaktır.

Bir yavru anne ve babasına genetik materyal düzeyinde hiçbir zaman benzemez.Çünki anne birey, eşey hücrelerini (yumurta) meydana getirirken bu eşey hücrelerine kendi DNA sının yarısını nakleder.Aynı şekilde erkek bireyde eşey hücrelerini meydana getirirken (sperm) somatik hücrelerindeki DNA nın yarı miktarını eşey hücrelerine nakleder.Dolayısıyla dünyaya gelecek yavrunun DNA sı ne annenin nede babanın DNA sının aynısıdır.Yavrunun DNA sı anne ve babasının DNA larının karışımı olduğu için bazı karakterleri annesine bazı karakterleride babasına benzer.

Şekilde, n sayıda kromozom taşıyan dişi ve erkek eşey hücreleri rakam ve harflerle gösterilmiştir.

Dişi ve erkek eşey hücrelerinden her hangi ikisi birbiriyle birleştiği takdirde meydana gelecek yavru anneye de babaya da benzemez.

DiÅŸinin somatik hücrelerinde ” 1 – 2 “ genlerini taşıdığını varsayarsak, diÅŸinin ” 1 “ genetik yapılı eÅŸey hücresiyle erkeÄŸin herhangi bir eÅŸey hücresinin birleÅŸmesi halinde meydana gelecek yavrunun DNA sı ya ” 1 – A ” olacak ya da ” 1 – B ” olacaktır.

Aynı ÅŸekilde diÅŸinin ” 2 ” genetik yapılı diÄŸer eÅŸey hücresinin erkeÄŸin herhangi bir eÅŸey hücresi ile birleÅŸmesi halinde, meydana gelecek yavru erkeÄŸe de diÅŸiye de benzemeyecektir.

DoÄŸadaki çeÅŸitliliÄŸin diÄŸer bir nedeni ise ” Krossing – over ” olayıdır.Krossin – over ‘ da, kromozomlar arasında parça deÄŸiÅŸ tokuÅŸu yapılarak genetik materyalin çok daha deÄŸiÅŸik bir yapıya sahip olması saÄŸlanır.EÅŸey hücreleri, mayoz bölünme ile meydana getirilirken kromozomlar eÅŸey hücrelerine dağıtılmadan önce krossing – over meydana gelir. Krossing – over ‘ da parça deÄŸiÅŸ tokuÅŸu ise, birbirinin eÅŸi olan iki kormozomun kromatidleri arasında meydana gelir.

Klonlama yöntemiyle, eşey hücrelerinden meydana gelecek olan canlının anne veya babasının aynısı olması sağlanabilmektedir.Klonlama yönteminde temel olarak izlenen yol ise dişinin yumurta hücresine, yine dişinin somatik hücrelerinden alınan 2n sayıdaki kromozomun yerleştirilmesidir.Bu şekilde yumurtaya, DNA sı üzerinde hiçbir değişiklik yapılmamış somatik hücre kromozomları enjekte edilerek yapay bir döllenme sağlanmaktadır.

Klonlamayı şekil üzerinde görelim.

Şeklin sol tarafında, doğal döllenme görülmektedir.Doğal döllenmede dişi ve erkek eşey hücreleri birleşerek genetik düzeyde kendilerinden farklı bir yavru meydana getirirler.

Sol tarafta ise klonlama yöntemi görülmektedir.Klonlama yönteminde ilk olarak dişi bireyin somatik hücrelerinde bulunan 2n sayıdaki kromozom, özel yöntemlerle hücre dışarısına çıkarılır ve izole edilir.Daha sonra yine dişi bir bireyin yumurta hücresinin n kromzom sayıdaki genetik materyali çıkarılır.
Yumurtadan çıkarılan n sayıdaki kromozomların yerine, dişinin somatik hücrelerden izole edilen 2n sayıdaki orijinal kromozomları yerleştirilir.Bu kromozomlar annenin tüm genetik bilgilerini taşımaktadır.Somatik hücre kromozomları yumurta hücresine yerleştirildikten sonra, yumurta hücresine elektrik sinyalleri gönderilir.Bünyesinde 2n kromozom bulunan yumurta hücresi bu elektrik sinyallerini aldığında sperm tarafından döllendiğini zanneder.Çünki sperm hücresi n sayıdaki kromozomunu yumurtaya aktarırken yumurta zarı üzerinde bir elektrik gradiyent meydana getirir.
Yapay olarak elektrik sinyalleriyle aktif hale geçirilen yumurta hücresi, sahip olduğu enzimlerle içerisine yerleştirilen DNA yı replike edip çoğalmaya başlar.

Hücrenin bölünerek çoğalmasıyla nihayetinde embriyo (anne karınında gelişmekte olan yavru) oluşmaya başlar.

Klonlanmış embriyo ile doğal yolla meydana gelen embriyo arasındaki fark DNA sında yatmaktadır.Doğal yolla meydana gelen embriyonun genetik özellikleri, anne ve babasının genlerinin karışımı olduğu için her iki bireydende farklı bir genoma sahiptir.Fakat klonlanmış embriyonun DNA sı annesinin DNA sının aynısıdır.Yani aralarında en ufak bir baz sırasında bile fark yoktur.Dolayısıyla dünyaya gelecek olan yavru, annenin genetik ve morfolojik tüm özelliklerini taşır.

Mesela annesinin DNA sından bir insan embriyosu kopyalandığını var sayalım.Dünyaya gelecek yavrunun göz rengi, saç rengi, yüz şekli, deri rengi, kafa yapısı, genlerinde taşıdığı hastalıkları, vücudunun üzerindeki benleri, kaşlarının uzunluğu kısacası vücudunun tamamı annesinin aynısı olacaktır.Tıpkı tek yumurta ikizlerinde olduğu gibi.

Klonlama iÅŸlemi burada anlatıldığı kadar basit olmayıp oldukça karmaşık iÅŸlemler vasıtasıyla gerçekleÅŸtirilir.Öyle ki yumurtanın yapay olarak döllenmesi için ortam ÅŸartlarının olabildiÄŸince ana rahmine benzetilmesi gerekmektedir.Mesela ortamın pH ‘ ı, iyon konsantrasyonu, sıcaklığı vb. gibi.Klonlamanın zor olması nedeniyle yanlızca tek bir yumurta hücresi üzerinde deÄŸil yüzlerce hatta binlerce yumurtası üzerinde deneyler yapılmakta, bu klonlama deneylerinden yanlızca bir kaç tanesinden netice alınabilmektedir.

MUTASYONLAR

Mutasyonlar, bir canlının DNA sı üzerinde yani genetik bilgileri üzerinde meydana gelen değişikliklerdir.Doğada mutasyonlara çok nadiren rastlanılmasına karşın meydana geldiği canlı üzerinde ağır tahribatlara neden olmaktadır.

Mutasyonlar “nokta” mutasyonu ve “kromozom” mutasyonu olmak üzere iki ana sınıfa ayrılır.Bu iki ana mutasyon haricinde de mutasyonlar meydana gelmektedir fakat yazımızda diÄŸer çeÅŸitlerine yer vermedik.“Nokta” mutasyonları, DNA nın yanlızca çok kısıtlı bir bölümünde meydana gelen mutasyonlardır.Bir veya birkac baz sırasının kopması veya yerlerinin deÄŸiÅŸmesi nokta mutasyonlarına örnek verilebilir.“Kromozom” mutasyonlarına aÅŸaÄŸidaki ÅŸekillerden sonra deyineceÄŸiz.

Şekil (2) resimde DNA nın paketlenmeden önceki hali görülmektedir.İplik gibi görünen bu yapı upuzun bir baz sırasından oluşur.DNA daki nokta mutasyonları, bu uzun baz sırasındaki bir veya birkaç bazın kopması veya yer değiştirmesi şeklinde meydana gelir.

Åžekil (1) resimde ise DNA ipliÄŸinin dönümler yaparak paketlenmiÅŸ hali görülmektedir (birisi solda birisi saÄŸda iki karmaşık yapı).Ä°ÅŸte DNA nın bu ÅŸekilde paketlenmiÅŸ haline ” Kromozom “ adı verilir. Kromozom mutasyonlarında ise, kromozomun bir parçasında kopma veya crossing-over sırasında yanlış bir kromozomla parça deÄŸiÅŸ tokuÅŸu meydana gelmektedir.Dolayısıyla kromozom mutasyonları, nokta mutasyonlarından daha ağır hasarlara neden olur.

Şekil (3) resimde ise nokta mutasyonunu temsil eden bir çizim görülüyor.

Mutasyonların gunumuzdeki en iyi örneklerine Down sendromu, Palindromi(altı parmaklılık), Albinizm (Beyaz saç ve beyaz tenlilik) ve Kan kanserini verebiliriz. Bunların herbiri birbirinden korkunç hastalıklar olup çoğu mutasyonlar canlının ölümüne bile neden olabilmektedir.

Doğada hiçbir yararlı mutasyon yoktur. Meydana gelen mutasyonlar çeşitlerine göre ya canlıda ağır bir hasara neden olur, yada canlı üzerinde etkisiz kalır.

Åžekil (4) iki ayrı karede görülen resimler “Kan kanseri”ne yakalanmış bir insandaki kan hücrelerini göstermektedir. Soldaki resimde görülen hucreler disk seklindeki normal alyuvar (eritrosit) hücreleridir. Fakat kanserli bir insanın kan hücreleri “orak” sekline dönüşmüştür.

Bunun nedeni, kan hucrelerinin üretiminden sorumlu DNA molekülünün üzerinde bulunan şifrelerden birisinin dejenere olmasından dolayıdır.Bu hata kan hücresinin üretildiği proteinin 6.aminoasitinin yerine başka bir aminoasidin bağlanmasına neden olur.

DNA üzerindeki bu küçücük hata bile canlı bir organizma üzerinde korkunç sonuçlar doğurabilmektedir.

Belki zaman zaman televizyonlarda görmuÅŸsünüzdür , 6 ayaklı koyun, iki baÅŸlı sığır veya yapışık ikizler.Bu canlıların hepsi mutasyonlar sonucunda sakat kalmışlardır.Özellikle “Çernobil” faciasindan sonraki kuÅŸaklarda korkunç derecede sakatlıklar görülmüştür.

Bunun temelinde ise “mutasyona yol acan etmenler” yatar.Bu etmenlerin başında ise kimyasal maddeler, fiziksel etkiler ve radyoaktif ışıma gelmektedir.Radyoaktif ışınlar çok yüksek enerjili olup gen dizilerinde kopmalara neden olurlar. Çernobil ve HiroÅŸima ÅŸehirlerinde meydana gelen her iki nükleer facianın üzerinden yıllar geçmesine raÄŸmen halen birçok çocuk ya sakat yada kanserli olarak dünyaya gelmektedir.

Şekillerdeki (5) , ( 6 ) resimlerde mutasyona uğramış bir domuz ve başından anten yerine bir çift bacak çıkmış meyva sineği görülüyor.

Doğada nadiren de olsa kendiliğinden mutasyonlar meydana gelebilmektedir. Fakat canlı hücrelerindeki kusursuz kontrol sistemleri sayesinde DNA üzerinde herhangi bir hataya yer vermemek için bir çok enzim görevlendirilmiştir. Bu enzimler DNA üzerinde sürekli dolaşarak kompa, kayma veya yer değiştirme gibi hataları düzelterek mutasyonun meydana gelmesini engellerler.

Olağanüstü kusursuz bir sistemin yürüyüp gittiği canlılar ve onların hücrelerinde, mutasyon gibi ağır hasarların meydana gelmesi, canlıların iç yapılarının ne kadar kompleks olduğunu ve canlı hücrelerinde kesinlikle hata ve tesadüfe yer verilmediğini gözler önüne sermektedir.

(Visited 6 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 08.12.2007 tarihinde hale tarafından, Fizik - Kimya - Biyoloji Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 13275 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

[Biyoloji] DNA Nedir? | Nerede Bulunur? orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleAtatürk Günlüğü - Today | 18 Aralık - December Sonraki MakaleAtatürk Ve Kitap | Atatürk'ün Anıları

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz