Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

[Biyoloji] Akarlar | Küçük Arthropodlar – Maytlar


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 15.04.2008 tarihinde Esesli tarafından, Fizik - Kimya - Biyoloji Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 665 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Mikro canlılar, içimizde, dışımızda, çevremizde, kısacası bulunduğumuz her yerde oldukça fazla sayıda varolan geniş bir alemi temsil eder. Bu geniş dünyaya dahil olan ve diğer canlılar gibi her ortamı bizimle paylaşan bir başka canlı daha vardır. Akar ya da mayt olarak adlandırdığımız bu canlı, herhangi bir böcekten daha farklı özellikler taşımayan, son derece detaylı ve kompleks bir yapıya sahip olan, ama buna rağmen yine de ancak mikroskopla fark edilebilen bir mikro canlıdır. Yaşadığımız evin her yanında, yattığımız yatakta, yerdeki halıda, soluduğumuz havada kısacası yaşamımızı geçirdiğimiz her yerde bulunmaktadır. 5-50 mikron arası boyutlarında olan bu canlılar bize görünmezler. Eğer görünselerdi, kuşkusuz büyük bir şaşkınlık yaşardık. Bacakları ve kıskaçları ile bir örümceği andıran bu canlı, yaşadığımız her santimetrekareyi kaplamış durumdadır.

Bu canlılar ölü deri hücreleri ve kabukları ile beslenirler. Bu nedenle insanların yaşadığı ortamlarda bulunur ve insan aktiviteleri ile çevreye yayılır, hareket ederler. Beslenme malzemelerinin toplandığı yerler ise genellikle yatak ve minderler, mobilyalar ve halılardır.


Normal ÅŸartlarda insanlar, bu ilginç görünüşlü varlıkları görüp fark edebilmeyi istemezler. KuÅŸkusuz bu canlıların görünmez oluÅŸları, Allah’ın hikmetli yaratışının bir örneÄŸidir. Bu canlılar, çevrenizde o kadar fazla sayıdadırlar ki, yattığınız yatakta bile, ne kadar temiz olursa olsun, ortalama 10.000 tane akar bulunmaktadır. Bu canlılar, ürettikleri proteine karşı alerjik olmadığınız sürece size zarar vermezler; sizi ısırmaz, sokmaz, hastalık bulaÅŸtırmazlar.

Ancak bazı canlılar için zararlıdırlar. Öyle ki, parazit olarak içinde yaşadığı bir arı topluğunu, arıların üstteki ölü derilerini delerek ve vücut sularını emerek ortadan kaldırabilirler. Bunun gibi pek çok böcek, hayvan ve bitkiye zarar verebilirler. Kimisi zarar verirken, beraberinde çeşitli faydalar da getirir. Örneğin böcek akarları böceğin ölümüne veya hastalanmasına sebep olurlar, ama aynı zamanda meydana getirdikleri atıklarla toprağın verimini de büyük ölçüde artırırlar. Bazıları ise birtakım canlıların asalaklarıdır. Bazı hayvanların kulak kanallarında, akciğerlerinde ve bağırsaklarında yaşarlar. Dolayısıyla akarlar farklı ortamlarda ve insan dışında farklı canlılarla da yaşayabilen canlılardır.


Akarlar türlerine göre çeÅŸitli yerlerde bulunabilirler. Everest Dağı’nın 5000 metre yükseklikteki yamaçlarında yaÅŸayabildikleri gibi, Kuzey Pasifik Okyanusunun 5200 metre derinliklerinde de yaÅŸayabilmektedirler. Sırf Antarktika’da 50’den fazla karada yaÅŸayan akar türü bilinmektedir. Bunun dışında akarlar kaplıcalar, maÄŸaralar, çöller ve tundralar da dahil olmak üzere pek çok yerde bulunabilirler. 10 metre derinlikteki madenlerde, soÄŸuk ve termik kaynaklarda 5000C kadar yüksek ısıya sahip olan yer altı sularında, havuz ve göllerde yaÅŸayabilirler. Farklı ortamlarda yaÅŸayabilen bu farklı türlerinin sayısının 500.000’den fazla olduÄŸu hesaplanmıştır. (1)

Akarlar yaşamları süresince toplam dört aşamadan geçerler. Yumurta, larva, nemf aşaması ve yetişkinlik. Yetişkinler bir kere derilerini değiştirirler. Yumurtadan yetişkinliğe uzanan bu dönem yaklaşık 1 ay sürer. Yumurtlayan dişilerin nüfusu da her hafta 25-30 kadar artar. Yetişkin akarlar, ortamın nem seviyesi ve ısısına bağlı olarak 2 ay kadar yaşayabilirler.

Akarlar su içmezler ama havadan ve ortamdan aldıkları nemi emerler. Bu nedenle bulundukları çevredeki nem onlar için önemlidir. %70-80 gibi oldukça yüksek orandaki nemden ve yaklaşık 270C sıcaklıktan hoşlanırlar. (2) Böylesine uygun bir ortam bulduklarında sayılarını oldukça artırabilirler. Örneğin yarım hektarlık bir otlak toprağında 6.000.000 kadar üyeleri bulunabilmektedir. (3)

Akarların Son Derece Kompleks Vücut Yapıları Vardır

Akarlar, bize görünmeyen bir alemde yaşayan canlılardır. Göremediğimiz, varlığını bir mikroskop olmadan kanıtlayamayacağımız bu canlının acaba nasıl bir bedeni vardır? Bedeni tek bir hücreden mi ibarettir? Yoksa biraraya gelmiş birkaç hücre ve bir miktar organelden mi oluşmaktadır? Bu kadar küçük olduğuna göre başka bir ayrıntıya, özelliğe ya da organa sahip olamaması gerekir. Normal şartlarda gözle görünür belirli bir hacmi bile olmayan bir canlının, bir bakteri hücresinin özelliklerinden fazlasına sahip olması imkansız görünmektedir. O halde inceleyelim: Bir akar bedeni diğer mikro canlılardan farklı mıdır?

Akar dediğimiz canlı, insan kafatasına benzeyen bir bedenden oluşur. Bedenin üzerinde seyrek olarak tüyler bulunmaktadır. Ağzı, kafatasına benzeyen bu vücudun önünde toplanmıştır ve delmeye ayarlı özel bir yapıdadır. Akar, sahip olduğu bu özel yapı sayesinde kendisine uygun bulduğu yiyecekleri küçük parçalara ayırabilir ve dolayısıyla besini vücuduna alabilir. Akarın vücudu ovaldir ve ince çiziklerle kaplanmıştır. Bu oval vücuttan sekiz küçük bacak çıkar. Sekiz ayak ise son derece önemli bir tasarıma sahiptir. Ayak tabanları akarların halı iplikçikleri arasına ve döşemelerin derin bölmelerine gömülebilmelerini sağlayan yapışkan bir madde ile kaplanmıştır. Bu sekiz küçük bacak en güçlü vakum temizleyicilerinin bile çekiş gücüne direnç gösterebilir.


Buraya kadar bahsettiklerimiz, bu mikroskobik canlının sadece dış görünümüdür. Gözle görülmemesine raÄŸmen aslında her an her yanımızda olan bu canlının bir de bedeninin “içi” vardır. Daha önce belki de varlığından bile haberimizin olmadığı bir akar, oldukça kapsamlı “iç organlara” sahiptir:

Akarların bazısı hem karada hem de suda yaÅŸayabilir. Karada yaÅŸayabilen akarlar “soluk borusu” yoluyla nefes alırlar. (1) Soluk borusunun hemen yanında da “yemek borusu” bulunmaktadır. Bazı akarların bitki hücrelerini delebilecek kadar keskin olan beslenme organları bulunmaktadır. Akarlar bu organları ile besinlerin özündeki suyu rahatlıkla emebilirler. (2) Bazı akarlarda yemek borusunu çevreleyen oldukça geliÅŸmiÅŸ bir “sinir sistemi” vardır. Beynin bir bölümünden yayılan sinir dizisi, “bacaklar”, “sinir sistemi”, “kas sistemi” ve “üreme organlarındaki” sinirleri harekete geçirir. Ağız bölümlerindeki sinirler de beynin diÄŸer bir bölümü tarafından harekete geçirilmektedir. Kısacası, görülmeyen akarın bir “beyni” vardır.

Sistemler ve organlar bunlarla sınırlı deÄŸildir. Akarın yediklerini sindirmesini saÄŸlayacak bir “sindirim sistemi” de olması gerekmektedir kuÅŸkusuz. Sindirim sistemi ön tarafta kaslı bir “yutaktan”, uzun ve dar bir “yemek borusundan”, bir “mideden”, kısa bir “bağırsaktan” ve arka taraftaki “bağırsak boÅŸluÄŸundan” oluÅŸmaktadır. Karıncığın mideye ait olan çiftli keseleri vardır, bunlar kısmen besin depolama organları olarak iÅŸlev görüp bazı akarların beslenmeksizin uzun süre hayatlarını devam ettirebilmelerini saÄŸlar.

Akar, arka bağırsaÄŸa açılabilen “boÅŸaltım organlarına” da sahiptir. Bunlar vücut boÅŸluÄŸundaki atık maddeleri toplarlar ve bunu “guanin” adı verilen organik bir bileÅŸiÄŸin içerisine iletirler. BoÅŸaltım organlarına kadar gelen bu iletim, bize hiç de yabancı olmayan bir yolla gerçekleÅŸtirilmektedir: ” Kan dolaşımı”. Kan , bir kalp ya da çeÅŸitli kasların hareketleriyle vücut içinde dolaÅŸmaktadır. (3) Yani görülmeyen akarın bir “kalbi” vardır.

Akarların “üreme organları” da vardır. Sperm transferi, ya direk olarak ya da spermatophores adı verilen paketlerin içerisinde meydana gelmektedir. Erkek spermini, erkek çiftleÅŸme yapısı vasıtasıyla direk olarak diÅŸi genital organının içerisine bırakır. Bazı erkekler kendi spermlerini içeren bir paketçik üretirler. Bu paket ya direk olarak erkeÄŸin ağız bölümüyle ya da dolaylı olarak bulundukları yüzeydeki çökeltiyle diÅŸi genital bölgeye iletilir. (4) Böylelikle diÅŸi kısa bir süre sonra yumurta bırakır.

Bu birkaç paragrafta, eÄŸer bir insan veya hayvan bedeninden bahsediyor olsaydık, saydığımız organların ve sistemlerin varlığı kulağımıza daha makul ve daha normal gelebilirdi. Ancak edindiÄŸimiz bu kadar bilginin ardından tekrar hatırlatmakta fayda var. Bir akar, bildiÄŸiniz veya karşılaÅŸtığınız en küçük böcekten, hatta görebildiÄŸiniz bir noktadan daha küçüktür. Sizinle birlikte sizin bulunduÄŸunuz her yerde milyonları aÅŸan bir topluluk ÅŸeklinde yaÅŸar. Sizinle birlikte yaÅŸamasına ve bu kadar geniÅŸ bir topluluÄŸa sahip olmasına raÄŸmen, bu canlıların varlığından eser yoktur. Ä°ÅŸte Allah’ın varlığının en büyük tecellilerinden biri, büyük bir sanat harikası ÅŸeklinde karşımızdadır.

Varlığından eser olmayan bu canlının bedenine Allah, birbirinden kapsamlı, çeşitli ve aynı zamanda kompleks organlar yerleştirmiştir. Bunların hiçbirinin birbiriyle bağlantısı atlanmamıştır, canlının yaşaması için gerekli olan her sistem kusursuzca mikroskobik bedeninde yaratılmıştır. Daha yüzlerce detayı olan bu sistemlerden sadece bir tanesini, bir mideyi veya sinir sisteminin tek bir mikroskobik ağını acaba sahte evrimin hayali mekanizmaları meydana getirebilir mi? Kuşkusuz bu imkansızdır. İşte bu nedenle küçücük bir akarın sahip olduğu her detay bir kez daha evrim teorisine vurulmuş önemli bir darbedir.

Burada belki de zihnimizi meÅŸgul etmesi gereken soru ÅŸu olmalıdır: Acaba bir mikroorganizmanın vücut sistemlerine, kan pompalayan kalbine veya sinir aÄŸlarından oluÅŸan beynine mi, yoksa bunların hiçbirine sahip olmadığı halde dünyaya besin ve oksijen saÄŸlayan, iÅŸbölümü yaparak kendisine besin elde eden ve kimi zaman vücudumuzu zehirlenmekten korurken kimi zaman da topraÄŸa mineral üreten tekhücrelilere mi ÅŸaşırmak gerekir? Bunların hepsi üstün yaratıcımız olan Allah’ın sonsuz aklının, sonsuz sanatının, sonsuz ilminin benzersiz tecellileridir. Günler geçtikçe, teknoloji ve bilim daha fazla ilerledikçe bu sanat eserlerine yenileri eklenecek, ÅŸu an bizlere gizli olan yeni keÅŸifler ortaya çıktıkça bu üstün yaratılış gerçeÄŸi pekiÅŸecektir. Ortaya çıkan her keÅŸifte Darwinistler teorilerini çürütecek yepyeni delillerle karşılaÅŸacaklardır. Allah Kuran’da şöyle buyurmuÅŸtur:

Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? EÄŸer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 17-18)

Akarlar Önemli Birer Temizleyicidirler

Akarların bulundukları ortamlarda ev tozu, kumaş iplikleri, insan derisinin pulları, hayvan parçacıkları ve tüyleri, bakteriler, küf sporları, yiyecek parçacıkları ve diğer organik ve sentetik materyaller bulunmalıdır. Bunları yiyerek beslenirler. İnsanlarla fazlasıyla içli dışlı olmalarının nedeni budur. Bu açıdan bakıldığında bu küçük canlıların çok büyük bir bölümünün dünyayı temizlemekte olduğunu anlarız. Bu canlılar, besinlerini oluşturan pullar, salgılar, tozlar, mantar sporları, polen taneleri ve bitki liflerinin yok edilmesini sağlarlar.

Akarlar çevremizde bunu sağlayabilecek kadar çok sayıda mıdırlar? Sayıları gerçekten de çok fazladır. Ev tozunun 1 çay kaşığına (1 gr) düşen akar nüfusu 1000 kadardır. (1) Böylesine fazla miktardaki akarın sürekli faaliyet halinde olduğunu düşündüğümüzde çevremizde çok detaylı bir temizlik yaptıklarını anlarız. Eğer akarlar olmasaydı, bu mikro atıklar her geçen an daha da fazlalaşacak ve dünya yaşanamaz bir yer olacaktı.

Akarların yeryüzüne katkıları bununla da sınırlı değlidir. Bazı akarlar beslenmek amacıyla farkında olmadan bulundukları ortama fayda getirirler. Örneğin Pyemotes tritici türündeki akarlar genellikle depolanmış olan tahıllarda, kurutulmuş tanelerde ve bezelyelerde, samanlıklarda, kuru otlarda ve kurutulmuş çimenlerde üremektedir. Bu canlılar yaşadıkları ortamlar için son derece faydalıdırlar, çünkü depolanmış tahıl ve benzeri besinlerle beslenen böcekleri felce uğratıp ortadan kaldırırlar.

Akarlar Åžuurlu Hareket Ederler

Akarlar zor durumda kaldıklarında, diğer canlılar gibi kendileri için savunma yöntemleri geliştirirler. Örneğin yonca akarları kendileri için elverişsiz olan iklim koşullarında kış uykusuna veya yaz uykusuna yatarlar. Yaşamaları için gereken belirli aralıklardaki sıcaklığın, artığını ya da azaldığını fark ettiklerinde bir tehlikenin söz konusu olduğunu anlarlar. Aldıkları tedbir sonucunda vücutlarının bazı fonksiyonlarını yavaşlatır ve uyku durumuna geçerler. Adeta bir ölü şeklini alan bu canlılar çevrenin olumsuz şartlarından bu sayede etkilenmezler ve havalar yaşamaları için elverişli bir sıcaklığa geldiğinde yeniden eski hallerine dönerek yaşamaya başlarlar.

Bazı akarlar da farklı yerlere taşınabilmek için böcekleri ve eklembacaklıları kullanırlar. ÖrneÄŸin Dinogamasus türündeki akarlar, bazı arıların karın bölgesindeki özel bir akar kesesinin içinde yaÅŸamakta ve bu ÅŸekilde istedikleri ve besin bulabilecekleri yerlere kolaylıkla ulaÅŸabilmektedirler. (1) Böyle bir iÅŸlemin gerçekleÅŸebilmesi için öncelikle arıların karın bölgesinde akarlar için özel olarak tasarlanmış bir kesenin olması gerekmektedir. Akarların bu özel tasarımın farkında olmaları ve baÅŸka yerlere taşınabilmek için bu yöntemi kullanmayı düşünmeleri gerekmektedir. Bu canlılar, kuÅŸkusuz böyle karşılıklı bir anlaÅŸma yapacak bir beyne ve akıl gücüne sahip deÄŸildirler. Normal ÅŸartlarda böyle bir ÅŸeye ihtiyaç da duymamaları gerekir. Akarlar dünyanın her yanında bulunabilen ve çok rahat üreyebilen canlılardır. Bir arının kesesine yerleÅŸerek zor ve zahmetli bir yolculuk yapmayı tercih etmelerini gerektiren bir ihtiyaç görünmemektedir. Ãœstelik burada arının karşılıksız olarak yaptığı fedakarlık, evrim teorisinin sahte mekanizmaları ve süreçleri ile tamamen ters düşecek bir harekettir. Evrime göre “hayatta kalma mücadelesi” içinde olması gereken bir canlının, hiçbir karşılık beklemeden bir baÅŸka canlıya yardımda bulunmasının herhangi bir mantığı yoktur. Evrimin nasıl bir aldatmaca olduÄŸu böyle bir örnekle bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Bu canlıların, birbirlerine böyle bir yöntemle yardımda bulunmalarının sebebini açıklamak, evrimciler açısından gerçekten de zordur. Bu canlılar, insanlar gibi karşılıklı anlaÅŸma ve dayanışmaya dayalı bir fedakarlık bilincinden kuÅŸkusuz ki yoksundurlar. DoÄŸadaki bu ve buna benzer örnekler, yeryüzündeki her ÅŸeyin tek ve üstün bir yaratıcısının olduÄŸuna açık bir delildir. HerÅŸey, bu üstün yaratıcı olan Allah’ın belirlediÄŸi ÅŸekilde, O’nun izni ile ve O’nun belirlediÄŸi kadere göre iÅŸlemektedir. KuÅŸkusuz, “O’nun, alnından yakalayıp-denetlemediÄŸi hiçbir canlı yoktur.” (Hud Suresi, 56) Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

Ä°ÅŸte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan baÅŸka ilah yoktur. HerÅŸeyin yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herÅŸeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 102)

(Visited 13 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 15.04.2008 tarihinde Esesli tarafından, Fizik - Kimya - Biyoloji Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 665 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

[Biyoloji] Akarlar | Küçük Arthropodlar - Maytlar orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleEÄŸer | Can Yücel Sonraki MakaleTıp Bilimi Ve Hekimlik Tarihi | Hipokrat Yemini - Hekimlik Andı - Tıp Nedir? SaÄŸlık Nedir? Tıpta Temel Bilimler - Tıp Tarihi - Anatomi Ve Tıp ..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz