Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Avşar Ağıtları | Ağıt Ölen Bir Kişinin Ardından Söylenen Türkü – Avşar Ağıt Çeşitlerine Örnekler


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 10.10.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi Kişilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 6166 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


:z08: Avşar Ağıtları

Ağıt ölen bir kişinin hakkında söylenen ‘türkü’dür. Ağıt türü, konusu itibarıyla acıklı olmasına rağmen Türk toplumunda bu türün farklı amaçlarla da söylendiği görülmüştür: Bazı metinlerde ağıt, ağlatmaktan daha farklı bir işlevi, yergiyi, dile getirdiği için bu türe mizahî unsurların katılmasına sebep olmuştur. Bu bakımdan ağıtlar, fıkralar ve köy seyirlik oyunlarıyla iç içe girmiş vaziyettedir. Çalışmada farklı unsurlara sahip bu ağıtlar incelenecektir.


Halk Edebiyatı türlerinden olan ağıt, “insanoğlunun ölüm karşısında veya canlı-cansız bir varlığını kaybetme, korku, telâş ve heyecan anındaki üzüntülerini, feryatlarını, isyanlarını, talihsizliklerini düzenli-düzensiz söz ve ezgilerle ifade eden türküler” şeklinde tarif edilmektedir (Elçin 1986: 209). Tanımdan da anlaşılacağı gibi, ağıt söyleme/etmenin öncelikle bir geleneğinin olduğu görülmektedir.

Ağıt yakma geleneği, zaman içerisinde ‘ağıt’ türüne ait metinlerin ‘sabitlenmesini’sağlamış olmalıdır. Bu sabitlenmede, ezgi de önemli rol oynamaktadır. Ağıtların konusu öncelikle ‘ölüm’, ikinci planda ise ‘ayrılık’tır. Düğünlerde söylenen kına türküleri ile, gençleri askere uğurlarken söylenen türkülerde de ‘ayrılık’ konu edilmektedir. Dolayısıyla bunları da birer ağıt olarak kabul etmek gerekecektir.

Ölüm ile ayrılığın verdiği acı ve ıstırabın dile getirildiği ağıt metinlerinde ‘mizahî’ bir karakter acaba mevcut mudur?


Bu soru, şayet cevaplanabilirse, gerçekten önemli görünmektedir. Yazımızın sonuç kısmında, bu yazıda incelediğimiz metinlerin ‘tür’e ait niteliklerini açık bir biçimde ortaya koyabilmek için, ‘fıkra’ türü ve bu tür etrafında oluşmuş bazı kavramların tanımlanmasına ihtiyaç vardır:

Fıkralar, kısa ve özlü anlatımı olan nükteli ve güldürücü hikâyeler olup, bunlar daha ziyade ‘sözlü edebiyat’ın malıdır. Fıkralar, anlatımı sırasında “kelimelerin seçimi, tasvir biçimi, diyalog çatısı, konu seçimi ve hedef belirlemesi” ve “küçük hacimli kompozisyonu” ile diğer Halk Edebiyatı türlerinden ayrılır (Yıldırım 1998: 221). ‘Nükte’, “iyi düşünülmüş, ince ve örtülü mânâlar taşıyan, yarı şaka yarı ciddi sözlerin genel adı”dır ve nüktede gülme, amaç değil sadece bir araçtır (Tural 1993: 119). ‘Lâtife’, “hoş bir anlatımla dinleyeni o atmosferin içine sokabilen bir tahkiyeli tür” (Tural 1993: 122); ‘nekre’ ise “hoşa giden gülünç, tuhaf, ince bir alay taşıyan sözler söylemek, hikâyeler anlatmak” anlamına gelmektedir ve bizler nekrede sadece sözü anlatan kişiye güleriz (Tural 1993: 119). ‘İroni’, “anlatılmak istenenin aksini söyleyerek alay etme”, ‘satir’, “hüküm verirken var olan kini gösteren, birine ya da bir şeye karşı alay etmek suretiyle hücum”, ‘humor’ ise “fizikî, kültürel ve psikolojik yönleriyle karmaşık bir varlık olan insanın sosyal ilişkilerinde yüklendiği fonksiyonla önem kazanmak” anlamlarına gelmektedir (Eker 2003: 65).

‘Fıkra’ türü ile ‘ağıt’ türü, “icrâ töresi/geleneği” bakımından karşılaştırılabilir: Bunlardan ‘ağıt’ın bir icrâ geleneğinin, eski ‘yuğ’ törenlerinden bugüne kadar oluştuğu görülmektedir. Bu icrâ geleneği bir anlamda ‘ağıt’ türünün şekil, müzik vb. özellikler bakımından bazı karakteristik özelliklerinin belirginleşmesini (sabitlenmesini) sağlamıştır. Fakat ‘fıkra’ türü için böylesi bir icrâ töresinin varlığı düşünülemez; çünkü fıkralar bir sohbet esnasında daha ziyade ‘örnek’ göstermek maksadıyla anlatılmaktadır. Bu yüzden fıkraların ‘tür’ olarak şeklî anlamda ağıt gibi bir ‘kalıplaşma’yı gerçekleştirdiğini söylemek zor olsa gerektir. Ağıt ve fıkra türüne ait bu ön bilgilerden sonra, tespit edebildiğimiz örnekler üzerinde durabiliriz:

1. Çerkez Ağıtı

Kayseri’de yaşayan Afşar Türkmenlerinden Kasım Ağa’nın 1940’lı yıllarda Fahri Bilge tarafından derlenen ağıt ve hikâyesi şöyledir:

“Yaslıpınar köyünde Kasım adlı bir Çerkez ölmüş. Aile efradı, ağıtçı bir Avşar kadını getirerek ağıt yakmasını istemişler. O da şunları söylemiştir:

1. Ne deyim de ağlayım


Ölü bizim olmayınca
Birer birer tükenir mi
Kırkar kırkar ölmeyince

2. Ağaçtan atına binmiş

Yönünü evine dönmüş
Kundup suyu erişmemiş1
Ölmüş, Kasım Ağa’m ölmüş

3. Hastalıktan sızılıyor

Eve kâğıt yazılıyor
Yüreğinde sızısı var
Kundup suyun arzuluyor.” (FB 426: 163).

Söz konusu ağıtta ölen kişi bir Çerkez beyidir. Pınarbaşı(Kayseri)’nın Çerkez Akviran köyünde ölen bir Çerkez beyi için aynı ilçenin Hassa köyünden Kamer Karı’nın söz konusu ağıtı söylediği kaydedilmektedir.2 Fakat bu ağıtta dörtlük sayısı birdir. Bu ağıtın zaman içerisinde Türkmenlerin yaşadığı İç Anadolu Bölgesinde yayıldığı ve çeşitlendiği anlaşılmaktadır. Tufanbeyli (Adana) ilçesinde aynı ağıtın “zalim bir Avşar beyi”nin ardından söylendiği görülmektedir.3 Aynı ağıt, Kalecik(Ankara) ilçesinin Hançılı köyünde ise, aynı köyden Alevî inancına mensup Çivi Bibi’nin komşu Sünnî Demirtaş köyüne ağıt yakmaya getirilmesi vesilesiyle anlatılmaktadır.4Yukarıda metnini verdiğimiz ağıt ile Kamer Karı’nın yaktığı ikinci ağıt bir Çerkez beyi için Afşar Türkmenlerinden olan kadınlar tarafından söylenmiştir.

Şükrü Elçin’in “Ağıt Fıkrası” ismini verdiği ağıt ise, “zalim bir Avşar beyi”ne söylenmektedir. “Birer birer tükenir mi?” başlıklı fıkrada ise ağıt “Sünnî bir ağa”ya söylenmektedir. Ağıtçı kadının, zorla ağıt söylemeye götürüldüğü, onun da ölen kişinin iyi yanlarını ağıtında dile getirmek yerine ‘olumsuz’ ve ‘mizahî’ yanlarını vurguladığı görülmektedir.

Anadolu’ya ‘93 Harbi’nden (1877-1878) sonra Kafkaslardan gelen Müslüman ahalinin Osmanlı topraklarına yerleştirildiği bilinen bir hakikattir. Kafkaslar’da yaşadıkları bölgelere coğrafî bakımdan benzeyen yerlerden birisi Uzunyayla mıntıkası olmuştur. Çerkezlerin iskânı sırasında Afşar Türkmenleriyle Çerkezler arasında pek çok ‘tatsızlık’ların olduğu, bunun ‘türkü’lere de aksettiği bilinmektedir.5

Yukarıdaki ağıtla, ilk çeşitlenmedeki ‘ağıt’ta ‘mizahî vurgu’nun belirginleşebilmesi için Çerkezlerin ‘ağıt’ söylemeyi bilmemesi gerekir; halbuki Afşarlar kadar yaygın ve canlı olmasa da Çerkezlerin de ölülerine ağıt söyledikleri bilinen bir hakikattir.6 Çerkezlerin (çeşitlenmelerde “zalim Avşar beyi”nin ve “Sünnî inanca mensup bir ağa”nın) birer birer ölmesiyle tükenmeyecekleri, öleceklerse “kırkar kırkar”/ “kırkı birden”/ (diğer çeşitlenmelerde “beşer beşer” ve “beşer onar”) vefat etmeleri söylenmektedir. Hiçbir ağıtta böylesi bir dilek doğrudan söylenemez; bu ifadeler ancak mizahî tarzda ifadeler olarak değerlendirilebilir. Yukarıdaki ağıt metninin diğer üç çeşitlenmesine baktığımızda, bu ilk dörtlüğün muhafaza edildiği, değişik ortamlardaki ağıt merasimlerinde bu dörtlüğün söylendiği görülecektir.

Yukarıda verilen ağıtın ikinci ve üçüncü dörtlüklerinde anlatılanlar için de şunlar söylenebilir: Her iki dörtlükte de “kundep-psı” adı verilen bir çeşit ‘kışlık ayran’dan söz edilmektedir. Ölen Kasım Ağa’ya ruhunu teslim etmeden evvel bu ayranın ulaştırılamadığı, şayet ulaştırılmış olsaydı belki de iyileşeceği mizahî bir tarzda anlatılmaktadır. Bir anlamda Kasım Ağa, bu ayrandan kendisine son nefesinde verilemediği için, gözü açık gitmiştir. Bu ifadelerden Afşar Türkmenlerinin, Çerkezlerin içtiği bu ‘ayran’ ile alay ettikleri anlamı çıkmaktadır.

2. Göde Ali’nin Ağıtı

Fahri Bilge’nin Sarız (Kayseri) Afşar Türkmenlerinden Anber Eroğlu’dan 22 Temmuz 1942 tarihinde kaydettiği metindir.

“Dadaloğlu, Kars-Kadirli’nin Eşkiler/Ekşiler köyünde fakr u zarûret hâlinde, kendi hâlinde yaşayan Göde Ali nâmında bir şahsın vefâtında o köyde bulunmuş. Göde Ali’nin karısı güya ağıt söylüyormuş. Lâkin ağıtı beceremediğini biliyormuş. Dadaloğlu’nu öteden beri âşık olarak tanıdığı için, Göde Ali hakkında kendisinin de bir şey söylemesini rica etmiş. Dadaloğlu, bunun üzerine:

Malatya’ya gider yolu

Parlıyor atının nalı
Ayakta çuha şalvarı

Buna Ali Ağa derler

demiş. Bundan memnun kalan Göde Ali’nin avradı ‘Sadâna kurban olayım, Dadaloğlu! Böyle değil miydi? Allah’ını seversen doğru söyle’ deyince de Dadaloğlu, ‘Madem ki Allah’ın adını karıştırdın. Doğrusunu da söyleyim’ der:

Gelir alt baştan oturur
Lokması batman götürür
Oturdu(ğu) sofra (yı) batırır
Buna Göde Ali derler

mukabelesinde bulunarak evvelce söylediğini dinleyenleri, en sonra hakikaten Göde Ali’nin hâline uygun demekle güldürmüş. Göde Ali’nin karısı Dadaloğlu’ndan daha güzel sözler beklerken son söylediğinden müteessir olmuş.” (FB 564:138).

Kendisi için ağıt yakılan kişinin lâkabı “göde”dir; Türkçe’de ‘göde’, “kısa boylu, şişman, göbekli” (DS: 2132) kimselere denmektedir. Yukarıdaki ‘metin’de karısının Göde Ali için ağıt yaktığı ve ilk dörtlüğü söylediği kaydediliyor. Daha sonra kadın, söylediklerini (atının nallarının parlaması, ayağında çuha şalvarının olması ve kocasına ‘Ali Ağa’ denilmesi) Dadal Veli’nin onaylamasını ister ve “Allah’ını seversen doğru söyle” der. Dadal Veli de, ‘metin’deki ikinci dörtlükte ‘doğru’yu söyler; Göde Ali, ağa değildir. Bir yer sofrasında “alt başta”, en uçta, son tarafta oturur; lokmalarının her biri birer “batman” ağırlığında ve büyüklüğündedir.

Böyle olduğu için “oturduğu sofrayı batırır” yani, sofrada yiyecek hiçbir şey bırakmaz.Üstelik o kişiye “Ali Ağa” demezler; onun lâkabı ve adı “Göde Ali”dir. “Ağa”lık, bir ‘oymak’ın, ‘el’in, ‘aşiret’in reisine, beyine verilen bir unvandır. En önemlisi ise, “Ağalık verme ile olur”; yani ağalar eli ve gönlü bol, cömert insanlardır. Yukarıdaki ‘anlatı’da ‘mizah’ unsuru “zıtlık” ile sağlanmış olmaktadır.7

(Visited 9 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 10.10.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi Kişilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 6166 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 2 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Avşar Ağıtları | Ağıt Ölen Bir Kişinin Ardından Söylenen Türkü - Avşar Ağıt Çeşitlerine Örnekler orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleKızılderililer | Amerika Kıtasının İlk Yerlileri Sonraki MakaleSerbest Zamanları Değerlendirme | 14 Altın Yol

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz