Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Atatürk Ve Ekonomi | Atatürk’ün Ekonomik Kalkınma Modeli – Atatürk’ün Maliye Ve Para Politikası


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 12.04.2008 tarihinde Hale tarafından, ATATÃœRK'ün Hayatı ve Hakkında Yazılanlar bölümünde paylaşılmıştır ve 7798 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Atatürk ve Ekonomi

ATATÜRK, savaş döneminde bile ekonominin önemli olduğunu vurgulayarak, ekonominin durmaması gerektiğine değiniyor ve ‘‘ekonomi varsa insan vardır, devlete de gelir vardır’’ diyordu.


Yabancı sermayeyi, ekonomi politikamıza uygun olduğu sürece desteklemenin gerektiğini belirten Atatürk, yabancı işadamlarının işyerlerinin kapatılıp, ticaretlerine son verilmesine de karşı çıkıyor, bunun yerine, hem devlete gelir sağlamak hem de ekonominin sürekliliği için, gümrük resmini üç katına çıkarmanın daha anlamlı olacağını belirtiyordu.

Atatürk’ün 17 Åžubat 1923’te, Ä°zmir’de Ä°ktisat Kongresi’nde ‘‘… ekonomiye, birinci derece önem vermek zorundayız. Kılıçla zafer kazananlar, sapanla zafer kazananlara maÄŸlup olmaya ve sonuçta yerlerine onlara vermeye mecburdur. Ekonomi her ÅŸey demektir… Ä°nsan varlığı için ne gerekliyse, onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir…’’ sözleriyle ekonominin önemini net olarak ortaya koyduÄŸunu fark ediyoruz.

Devlet, varidatının inkişafını, yeni vergiler ihdasından ziyade, devamlı bir programla mevcut vergilerin tarh ve icabet usullerinin ıslahında aramak lazımdır.


1 Kasım 1937 ATATÜRK

Atatürk’ün ödediÄŸi vergi

PARA ve mala karşı ciddi bir eÄŸilimi olmayan Atatürk’ün; CumhurbaÅŸkanlığı maaşı, ödeneÄŸi ve emekli aylığından baÅŸka geliri yoktu.

CumhurbaÅŸkanlığı aylığı ve ödeneÄŸi, 1927‘ye kadar 5.000 lirası aylığı olmak üzere 7.000 liraydı. 1927‘de bunlara, genel bir yasa ile ‘‘pahalılık zammı’’ adı ile 2.480 lira eklenir.

1927 ve 1928‘de, bu gelirinden toplam 453 lira, 1929 ve 1930‘da 724 lira, 1931‘de de 1293 lira vergi kesilir. Kendisine net ödenen 13.186 liradır.

1932 yılında çıkan bir yasa ile yüksek maaÅŸ ve ücretlere ağır vergi konulur. Buna göre, Atatürk’ün maaÅŸ ve ödeneÄŸinden kesilen vergi 5.401 liraya çıkar ve ayda net 9.078 lira almaya baÅŸlar.

Özetle, Atatürk o dönemde, eline geçen net aylığın yüzde 60’ı oranında vergi ödüyormuÅŸ…


Atatürk’ün 4. Kurultay konuÅŸması…
9 Mayıs 1935
4. Kurultay, Mustafa Kemal Atatürk’ün katıldığı son kurultay oldu.

C. H. P.
4 üncü Büyük Kurultayında
Genel BaÅŸkan Kamâl Atatürk’ün Söylevi

Kurultayın sayın üyeleri;

Karşılarında bulunmakla haz duyduğum delege arkadaşlarımı selamlarken; yüce ulusumuzu saygı ile anarım. (Alkışlar)

Bu anda, bundan önceki Kurultayları ve Partimizi doÄŸuran ilk Sivas Kurultayını-ki, dış ve iç düşmanların süngüleri altında kurulmuÅŸtur – hatırlamak, geçen on altı yılın bütün hadiselerini göz önüne getirmeÄŸi kolaylaÅŸtırır.

Uçurum kenarında yıkık bir ülke… türlü düşmanlarla kanlı boÄŸuÅŸmalar… yıllarca süren savaÅŸ.., ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanılan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet (sürekli alkışlar) ve bunları baÅŸarmak için arasız, devrimler… iÅŸte, Türk genel devriminin bir kısa diyemi…

Bayanlar, Baylar;

Partimizin her kurultayı, denebilirki, bir dönüm başında toplanmıştır. 1927 Kurulayı, doğuda kopan azıyı yenerek Cumuriyetin sarsılmaz temelde olduğunun anlaşılmasına; 1931 Kurultayı güvenlik ve sükûnun kesin olarak kurulmasına rasgelir. Bu kurultayımız ise, geniş ölçüde gelişim devri içinde bulunduğumuz günlerde toplanmış oluyor,

Kurultayın, yeniden alacağı ilerleme ve yükselme tedbirlerile vatanın yüksek yönetimini erdemli ellerinde tutan Partimizin, şerefli tarihini zenginleştireceğine şüphe yoktur.

Geçen Kurultaydan bugüne kadar, kültürel ve sosyal alanda başardığımız işler, Türkiye Cumuriyetinin ulusal çehresini, kesin çizgilerile, ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, ar, ilimsel müzik ve teknik kurumları ile, kadını erkeği her hakta eşit, modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir. ( Sürekli alkışlar)

Türk ulusu ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve erdemi, uluslar arasında tanılır. Türk ulusuna doğunsal rengini veren bu devrimlerden her biri, çok geniş tarihsel devirlerin öğünebileceği büyük işlerden sayılsa yeridir. ( Sürekli alkışlar) Bütün bu işler, Partimizin programını, özenle göz önünde tutarak başarılabilmiştir.

Tüzel, sağlık, sosyal, finans, ekonomi ve bayındırlık işlerimizde, hiç durmadan aldığımız yeni tedbirlerin eyi ve yerinde olduğuna kani bulunuyoruz.

Akdenizi Karadenize demirle bağladık. Anadoluda özel şirketler elindeki bütün yolları satın aldık; İstanbul ve İzmirde liman ve rıhtım işleri devlet eline geçti; Diyarbekir kapısındayız. Antalyaya, Erzuruma, kömür yurduna durmadan gidiyoruz. (Sürekli alkışlar)

Devlet Demiryolları kurumu, bugün, kendi malımız olan beş yüz milyon liralık bir işi çevirmektedir.

Sayın arkadaşlar;

Geçen dört yılın başlıca işlevi ekonomi alanında olmuştur. Bir çok ülkeler, acunsal buhran karşısında sarsılmış ve umutsuzluğa düşmüşken biz, bu kapsal felaket önünde cuda irkilmedik. ( Alkışlar ) Yurdun ekonomisini yeni bir düzene yönetlemiş bulunuyoruz. Arsıulusal tecimi denkleştirerek, iç pazarı harekete getirerek kendimizi korumağı başardık. Asıl önde tuttuğumuz iş, geniş bir endüstri programını gerçekleştirmeğe başlamak olmuştur (alkışlar). Bu program, tamamile gerçekleştiği gün, şüphesiz yurddaşın geçimi hissolunacak derecede genişleyecektir.

Tarım ve endüstri hareketlerimiz biribirini kollayan tedbirlerle yapılmaktadır.

Maden ürünlerimiz, son zamanlarda özel bir gelişim gösterdi. Umudumuz o dur ki gelecek kurultay maden işlerile beraber deniz ekonomisinde bu gün almakta olduğumuz tedbirlerin verimli sonuçlarını dermiş olarak, toplanacaktır. ( Alkışlar)

Görüyorsunuz ki arkadaşlar; yepyeni bir güdümlü ekonomi düzeni kurmakla uğraşıyoruz. Partimizin ekonomik anlayışı bu yöndeki programımızın, yurdun ihtiyaçlarını karşılıyacak ve onu az zamanda gelişmiye ve genişliğe erdirecek en eyi program olduğunu gösterecektir. Yeni öğütleriniz ve direktiflerinizle, yeniden ilerleme ve yükselme tedbirlerimizi kolaylaştıracağınıza şüphe yoktur.

Bayanlar, Baylar;

Cumhuriyetin dış siyasada özenle güttüğü amaç arsıulusal barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır. Komşularımızla dostluk ve eyi geçinme yolunda her gün biraz daha ilerlemekteyiz.

Sovyetlerle dostluğumuz, her zamanki gibi, sağlamdır ( Sürekli alkışlar) ve içtemdir. Kara günlerimizden kalan bu dostluk bağını, Türk ulusu unutulmaz değerli bir hatıra bilir. (Sürekli Alkışlar ) İki memleket arasında her yönden değetler, sıklaşmakta ve genişlemektedir. Sovyetler, Cümuriyetimizin onuncu yılında, yüksek delegelerile, şenliklerimizde hazır bulundular.

Devletlerimiz, hükûmetlerile ve uluslarile, her fırsatta birbirlerine nasıl inandıklarını ve ne kadar güvendiklerini bütün dünyaya göstermektedirler. (Alkışlar). Son günlerde boğazlar mes’elesini ortaya koyduğumuz zaman, Sovyetlerin bizim tezimizdeki doğruluğu ve haklılığı bildirmiş olmaları, Türk ulusunda yeniden derin dostluk duyguları uyandırmıştır. (Sürekli alkışlar).

Türk – Sovyet dostluÄŸu arsıulusal barış için ÅŸimdiye kadar yalnız hayır ve fayda getirmiÅŸtir. Bundan sonra da yalnız hayırlı ve faydalı olacaktır. (Alkışlar)

ArkadaÅŸlar,

Geçen dört yıl içinde bir önemli hadise de Balkan Paktıdır, Dört devlet; kendi güvenleri için ve Balkanların, karışma ve karıştırma konusu olmaktan çıkması için içten bir kanaatle birbirlerine bağlanmışlardır. (Alkışlar) Balkanlı bağlaşıklarımızla gittikçe artan bir beraberlik ve dayanışma siyasası güdüyoruz.

Yükenlerimizin gereklerini, kesin bir bayrılıkla gözetiyoruz.

Asıl dikkate değen, Balkan Paktının, daha bir yıl içinde, arsıulusal barış için büyük bir etke Olduğunun anlaşılmasıdır. (Alkışlar) Balkan Paktı, gittikçe, Avrupa barışının başlıca temel taşlarından biri olmak yerindedir. (Alkışlar)

Geçen dört yılın şerefli hadiselerinden biri olmak üzere, Iran Şahınşahının, sayın konuğumuz olduğunu kıvançla hatırlatırım. (Alkışlar) Bu şahsi tanışmadan iki memleketin kazandığı faydalar pek geniş olmuştur. İki kardeş ulusun arasını açacak hiçbir mesele kalmadığı ilan edilmiş ve birbirinin bahtiyarlığından kuvvetli olmalarından başka dilekleri bulunmadığı anlaşılmıştır. (Sürekli alkışlar)

Afgan devletinin uluslar sosyetesine girişini selamlamakla bahtiyar olduk. (Alkışlar) Bu kardeş ulus ile dostluk bağlarımız mutlu bir surette ilerlemektedir. (Alkışlar)

Yakın komşularımızla ve uzak devletlerle olan ilgilerimiz, genel olarak, nomal ve dostçadır. ( Alkışlar ) Arsıulusal ilgilerin gerektirdiği bütün değetleri ve konuşmaları kıvançla kolaylaştıryoruz.

Türkiye Cumuriyeti arsıulusal ailenin, ancak faydalı, çalışkan ve iyi geçimli bir unsuru olmak amacındadır. (Sürekli alkışlar) Uluslar sosyetesinde ciddi barış ve elbirliği isteğile çalışıyoruz.

Uluslar sosyetesinin, arsıulusal güveni arttıracak, geçmişten kalma hastalıkları iyileştirecek, insani sonuçlara varabilmesi başlıca dileklerimizdendir. (Alkışlar)

ArkadaÅŸlar:

Arsıulusal durum nazik bir buhran geçirmektedir. Eski ve büyük anlaşmazlık, son çatışmalarla heyecanlı bir noktaya gelmiştir. Bugünkü yüksek insanlığın, ulusları birbirine yaklaştırma çarelerini bularak, genel güvensizliği ortadan kaldırılmasını nummak isteriz,

Bununla beraber bütün dünya gidişini göz önünde tutarak dikkatli, hazırlıklı, uyanık bulunmak lüzumuna kaniiz. (Alkışlar) Gene bu kanaatladır ki, dostluklarımıza bağlı ve bütün ilgilerimizde eyicil bir sıyasa ile elimizden geldiği kadar genel barışı kurmak istiyoruz. (Alkışlar)

Bayanlar; Baylar;

Size biraz da partimizin son yıllardaki öz hayat ve kınavından bahsedeyim. Geçen kurultayın parti örgütlerine vermiş olduğu çalışma yöneti çok faydalı ve verimli olmuştur. Parti üyeleri, prensiplerimizi anlatmakta, yaymakta ve bütün yurttaşların sevgilerini, güvenlerini kazanmakta, kendilerinden beklendiği gibi hareket etmişlerdir. Parti seçimlerinin canlı ve özenli bir tarzda oluşu, siyasal hayatımızda önemli bir ilerleyiştir.

Partimizin, Halkevlerile bütün yurddaşlara kucağını açması vatanda sosyal ve kültürel bir devrim yaptı.

Sevgili arkadaÅŸlar;

Cumuriyet Halk Partisinin esas düşünce ve dileği, vatandaşları her türlü ayrılıktan korumak, onları, kendileri ve büyük Türk ulusu için faydalı kılmaktır. (Okay sesleri, alkışlar)

Programımızda, iş bölümlerinin her birinde bulunan, yurddaşların özel ve genel asığları ve genlikleri, ayrasız, göz önünde tutulmuştur. Bu hakikatın bütün yurddaşlarca, yalın olarak, bilinmesi çok önemlidir. Bunu yurddaşlara anlatmak ve bu suretle onların sevgilerini ve güvenlerini kazanmak, parti üyelerinin kutsal ödevidir. (Alkışlar)

Türk ulusu kendisine hizmet edenleri, sürel bir surette, değerlemiş ve onlara ünvermiştir.

Son saylav seçiminde Partimizin ulusun güvenini kazanması bize, çalışmamızda yeniden büyük şevk ve kuvvet vermiştir. (Alkışlar)

Ulusa hizmet yolunda bütün varlığımızla çalışmak, parti üyelerinin bozulmaz andıdır. (Ayakta sürekli alkışlar)

ATATÃœRK’ÃœN EKONOMÄ°K KALKINMA MODELÄ°…

Atatürk‘ün asker ve kumandan, devlet kurucusu ve yöneticisi, toplumsal ve siyasal önder olarak büyük dehası bütün dünya ülkelerinde kabul görmüş bulunmaktadır. Büyük Önder’in görüşleri ile ilgili araÅŸtırmalarımız, O‘nun ekonomi alanında da, dehasının ışıklarını yansıtan bir ekonomik kalkınma modelini geliÅŸtirdiÄŸini, uyguladığını ve büyük ekonomik sonuçlar aldığını göstermektedir (1) . Dünyanın ezilen uluslarına bağımsızlık konusunda verdiÄŸi büyük örnekle birlikte, dünyanın ekonomik ve toplumsal kalkınmada geri kalmış ülkelerine bir kalkınma modeli örneÄŸi de vermiÅŸtir. Bugünkü bilgilerimizle dahi bizlere ve dünyanın geliÅŸmekte olan ülkelerine yol gösterici özellikler taşıyan bu model, toplum refahının bölgeler ve kiÅŸiler arasında dengeli dağılımı açısından türlü güçlükleri olan geliÅŸmiÅŸ ekonomileri yönetenlere de önemli yararlar saÄŸlayabilir. Su özellikleri ile, Atatürk’ün ekonomi politikası, uygulaması ve uygulamada aldığı sonuçlar, geliÅŸmiÅŸ, geliÅŸmemiÅŸ, sosyalist, kapitalist bütün ülkelerin yönetici ve uzmanlarınca önemle incelenmelidir. Bu incelemelerin dünyanın kıt doÄŸal kaynaklarının iyi kullanılmasını saÄŸlamak açısından insanlık yararına büyük sonuçlar vermesi beklenebilir.

ATATÃœRK’ÃœN EKONOMÄ°K KALKINMA POLÄ°TÄ°KASININ TEMEL KAVRAMLARI.

Atatürk’ün ekonomi alanında kendinden önce öne sürülmüş ekonomik sistemlerle ilgili ideolojilerden hangisini benimsediÄŸi konusunda çok tartışma yapılmıştır. Oysa Atatürk’ü saÄŸ veya sol ekonomik ideolojilere kapılmış ya da onları benimsemiÅŸ bir lider olarak göstermek, O’nun anısına yapılmış büyük haksızlıklardan biri olsa gerektir. O, kendi ekonomik ideolojisini zaman içinde oluÅŸturmuÅŸ ve onu yıllarca uygulamıştır.

Bu ekonomik kalkınma modeli, sosyalist bir model deÄŸildir; kapitalist bir model de deÄŸildir; O’nun ifadesi ile “ferdiyetçi” deÄŸildir; “bolÅŸevik” deÄŸildir. “Ä°htilalci sendikalist” deÄŸildir. (2) AraÅŸtırmalarımız bu kalkınma modelinin, günümüzdeki deyimlerle “demokratik düzen içinde dengeli ve hızlı bir plânlı karma ekonomi kalkınma modeli” olduÄŸunu göstermektedir. Kendine has özellikleri ve diÄŸerlerinden önemli farkları olan bu modeli “Kemalist Ekonomik Kalkınma Modeli” olarak adlandırıyor ve burada onun temel özelliklerini açıklamak istiyoruz.

ÇaÄŸdaÅŸ anlamda bir “model” in bütün unsurlarını taşıyan Atatürk’ün ekonomi politikasının, belirli ve ölçülebilir amaçları vardır; bu amaçlara uygun araçlar vardır; araçların topluca amaçlara yöneltilmesini saÄŸlayan bir sistem yaklaşımı vardır; ekonomik sistemin bütün alt-sistemlerle belirlenebilen ve ölçülebilen sonuçları vardır; ve bu sonuçların amaçlarla karşılaÅŸtırılmasından sonra ulaşılacak yargılara göre düzeltilmesini saÄŸlayacak bir geri-besleme düzeni vardır. Bu özellikleri olan ekonomik kalkınma politikası ile Atatürk, askerî stratejide uyguladığı o eksiksiz “sistem yaklşımını”, amaçladığı toplumsal kalkınma sisteminin bir alt sistemi olan ekonomiye de uygulamıştır.

Atatürk’ün ekonomik kalkınma amacına ulaÅŸmak için benimseyip uyguladığı bu sistem yaklaşımının en, özlü ifadesi yine kendisine aittir :

”Åžimdi arkadaÅŸla, ekonomi hayatımızı gözden geçireÄŸim. Derhal bildirmeliyim ki ben ekonomik hayat denince, ziraat, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün nafıa (bayındırlık) iÅŸlerini, birbirinden ayrı düşünülmesi doÄŸru olmayan bir kül (bütün) sayarım. Bu vesile ile ÅŸunu da hatırlatayım ki, bir millete müstakil (bağımsız) hüviyet ve kıymet veren siyasi varlık makinasında, devlet fikir ve ekonomi hayat mekanizmaları, birbirlerine baÄŸlı ve birbirlerine tâbîdirler. O kadar ki, bu cihazları birbirine uyarak aynı ahenkte çalıştırılmazsa, hükümet makinasının motris (önde gelen, sürükleyici) kuvveti israf edilmiÅŸ olur; ondan beklenen tam verim elde edilemez. Onun içindir ki, bir milletin kültür seviyesi üç sahada, devlet, fikir ve ekonomi sahalarındaki faaliyet ve baÅŸarıları neticelerinin hasılası ile ölçülür”. (3)

KEMALİST EKONOMİK MODELİNİN AMAÇLARI

Atatürk’ün söz ve eylemlerinden çıkarabildiÄŸimize göre kalkınma modelinin temel amaçları şöyle özetlenebilir :

1.Tam istihdamın,

2.Hızlı ve dengeli sermaye birikiminin,

3.Dış ödemeler dengesinin,

4.Dengeli gelir dağılımının,

5.Enflasyonsuz yüksek bir büyüme hızının,

6.Dengeli bir bölgesel kalkınmanın,

7.Özel girişim işletmelerini geliştirmenin,

8.Hızlı teknolojik gelişmenin, sağlanması, (4)

Kemalist Kalkınma Modelinin Stratejileri de şöyledir :

1. Kişisel girişim gücü korunmalı ve desteklenmelidir.

Ekonomik kalkınmanın temelinde kendi deyimiyle, ”ferdî teÅŸebbüs ve menfaatin bulunması” doÄŸaldır ve bunun böylece kabul edilmesi, demokratik rejimin temel koÅŸulu ve kalkınmayı hızlandırmanın en etkin yoludur. (5)

2. Devlet, özel girişim alanını izlemeli, denetlemeli ve temel ekonomik amaçlara yöneltmek için teşvik etmelidir.

Devletin bu denetim ve yöneltmeyi etkinleştirebilmesi için, ekonomik faaliyete, doğrudan yatırımlar yaparak katılması ve özel girişimcilere öncülük etmesi gerekir, Ancak, devletin bu tür faaliyetlerinin, kişisel girişim gücünü engelleme noktasına, getirilmesi önlenmelidir. (6)

3. Kişisel girişimin engellenmesini önlemek için Devletin doğrudan yatırımlarına ve devlet işletmesinin ekonomi içindeki rol ve önemine sınırlar çizilmesi çok önemlidir.

Bu sınırlar, ekonomik hayatın dinamizmi içinde katı ve deÄŸiÅŸmez olamaz. Hükümetlerin temel görevlerinden biri, zaman içinde bu sınırları sık sık gözden geçirerek yeniden saptamak olmalıdır. Hükümetler, bu görevi aksattıkları takdirde “Ilımlı Devletçilik Politikası”, katı ve derimsiz bir “Devlet Kapitalizmi” ne dönüşecek ve ideolojik biçimler alacaktır. Bu tehlikeden kaçınabilmek için Hükümetler, devletin giriÅŸimde bulunduÄŸu alan ve bölgeler geliÅŸtikçe, bu alan ve bölgelerde halk giriÅŸimcileri ve yöneticileri yetiÅŸtikçe, iÅŸletmelerdeki devlet mülkiyetinin halkla devredilmesini saÄŸlamalıdır. Bu suretle halktan saÄŸlanacak fonlarla, geliÅŸmemiÅŸ alan ve bölgelerde yeni devlet yatırımları yapılmalıdır. DiÄŸer deyiÅŸle, belirli iÅŸletmelerdeki devlet mülkiyeti geçici, ama “Devletçilik” sistemi kalıcı olmalıdır. (7)

4. Devlet yatırım ve işletmeleri için en uygun alanlar, alt-yapı yatırımlarıdır ve bu tür yatırımlar, devlet için en yüksek önceliğe sahip olmalıdır.

5. Devletin yatırım harcamaları yapılırken, devletin temel işlevleri ile ilgili öncelikler unutulmamalıdır.

Devletin harcamaları politikasının temelini oluÅŸturan bu harcama öncelikleri, Atatürk tarafından yazılmış olan “VatandaÅŸ için Medenî Bilgiler” kitabında şöyle sıralanmıştır :

1) Ülkede asayiş ve huzurun sağlanması,

2) Ulusal savunma ve Dış İşleri,

3) Ulaştırma,

4) Millî Eğitim,

5) Sağlık,

6) Sosyal Güvenlik,

7) Ziraat, ticaret, zanaate ait iktisadî işler. (8)

Görüldüğü gibi Atatürk’ün iktisadî politikasında, “Ä°ktisadî iÅŸler” devlet iÅŸlevlerinin görülmesi açısından son sırada bulunmaktadır. Bu öncelik sırasının doÄŸal sonucu olarak devlet harcamaları, önce devletin temel iÅŸlevlerinin gerçekleÅŸtirilmesi ve ulaÅŸtırma, eÄŸitim, saÄŸlık, sosyal güvenlik gibi alt-yapı yatırım ve hizmetlerinin gerçekleÅŸtirilmesi için yapılacak, daha sonra devlet hazinesinin harcama imkânı kalırsa iktisadî iÅŸlere harcama yapılacaktır. Devletin iktisadî iÅŸlere harcama yapabilmesi için ancak devlet bütçesi fazlalarından, devlet tekellerinin ve iÅŸletmelerinin yarattığı fonlardan ve iç ve dış borçlanmadan elde edilen harcama imkânlarından yararlanılmalıdır. Atatürk’ün çok önemli olan bu stratejisinin uygulama biçimlerinden oluÅŸan “bütçe politikası”, “maliye politikası”, “para politikası”, “yatırım politikası”

6. İktisadî işler için yukarda sayılan sağlıklı kaynaklardan elde edilen fonlar da bir öncelik sırasıyla harcanmalıdır.

Bu öncelikler de şöyle sıralanmalıdır :

1) Bayındırlık,

2) Tarım ve öncelikle sulama projeleri,

3) Tanmsal endüstri,

4) Ağır sanayi,

5) Hafif sanayi, ticaret, hizmetler.

Bu öncelik sırası, halkın kendi gücüyle yapabileceği yatırımlar ile ticaret ve hizmetler alanlarına devletin fazla yatırım yapmasının gerekli olmadığını, ifade etmektedir. (9)

7. Ekonomik klakınmanın sonuçları, toplumdaki bütün kişi, grup, zümre, ya da sınıflara eşit dağıtılmalıdır.

Atatürk’ün ekonomik kalkınma stratejisinde toplumun türlü kesim ve sınıfları arasında çatışma ve zıtlaÅŸmaların önlenmesi amacı önemli bir yer almıştır. Bu konudaki sözleri şöyledir :

”…..Bizim nazerımızda çiftçi, çoban, amele, tüccar, saaatkâr, doktor, velhasıl herhangibir içtimaî (sosyal) müessesede (kurumda) faal bir vatandaşın hak, menfaat ve hürriyeti müsavidir (eÅŸittir). (10)

8. Ekonomi, pazar ekonomisinin kurallarına, göre işletmeli; pazarları denetlerken, yönlendirirken ve doğrudan endüstri ve ticaret işletmeleri kurup işletirken Devlet, pazar ekonomisinin kurallarına uymalıdır (11).

KEMALÄ°ST EKONOMiK KALKINMA MODELÄ°NÄ°N TEMEL POLÄ°TÄ°KALARI

Yukarıda listesi verilen amaçlara, yine yukardaki stratejilerle ulaÅŸabilmek için, hızlı, dengeli ve plânlı bir ekonomik kalkınma modelinin uygulamaya konması gerekmiÅŸtir. Bu tür bir ekonomik kalkınmanın uygulama araçlarından olan özel gieiÅŸim iÅŸletmeleri ile devlet iÅŸletme ve faaliyetlerinin tümü, ortak bir strateji çerçevesinde ekonomik kalkınmaya yöneltilmelidir. Atatürk’ün tayin ettiÄŸi ekonomi politikaları, böyle bir temel anlayıştan kaynaklanmıştır. KuÅŸkusuz Atatürk, bu politikaları, bizim ÅŸimdi böyle bütün yönleri ile yazdığımız bir tek bir metinde ve ayrıntıları ile ortaya koymamıştır. Ancak, 1922 -1938 arasında ekonomik politikalarla, ilgili söylev ve demeçleri uygulamaları ve davranış biçimleri üst üste konup incelendiÄŸinde, insana hayranlık veren bir sistem yaklaşımı içinde, bütün politikaları çeliÅŸmez biçimde yan yana gelmekte ve ikinci Dünya Savaşı sonrasında “mazlum milletler” için ortaya konan “Kalkınma Ekonomisi”“mazlum milletler”e çok zaman kaybettirmiÅŸtir. AÅŸağıda Atatürk’ün bu temel ekonomik politikalarının temel özellikleri açıklanacaktır :

ATATÃœRK’ÃœN MALÄ°YE POLÄ°TÄ°KASI

Yukardaki ekanomik kalkınma amaçlarına ve temel stratejilere uygun olarak Atatürk’ün maliye politikasının temel amacı, halka iÅŸkence etmeden devlet bütçesi dengesinin saÄŸlanmasıdır. Hatâ, kurduÄŸu yeni Türk Devletinin hızla kalkınması gerektiÄŸi için, devlet bütçelerinin, yatırımlara tahsis edilmek üzere bütçe fazlaları vermesi de saÄŸlanmalıdır. (12) Ancak, Atatürk’ün maliye politikası’nda devlet bütçesinin açık vermesi, kesinlikle yasaktır. Bütçeler, yıl baÅŸlarında denk olarak hazırlanmalı, kesin hesaplar da denk olarak kapatılmalıdır. Yıl içinde ek ödeneklerle bütçe denkliÄŸinin bozulmasına izin verilmemelidir. Denklik’ten anlaşılan devletin normal gelirleri (vergi gelirleri ve vergi dışı normal gelirler) ile normal devlet harcamaları (yukarda önceliklere uygun olarak tesbit edilecek devletin temel iÅŸlevleri ile ilgili hizmetler için yapılan harcamalar) arasında denkliÄŸin saÄŸlanmasıdır. İç ve dış borçlanmadan saÄŸlanan devlet gelirleri ile bütçe denkliÄŸinin saÄŸlanması kabul edilemez. (13)

Atatürk’ün bütçe dengesi üzerinde bu ölçülere varan titizlikle durmasının temel nedeni, Devlet Hazinesi’nin yurt içinde ve yurt dışında güçlü ve güvenilir olmasını zorunlu görmesidir. O’na göre, ekonomik bağımsızlığı saÄŸlamanın baÅŸka yolu yoktur.

Bu anlayışla ve Atatürk’ün yakın ilgisi ile yapılan 1924 – 1938 arasındaki 11 bütçenin kesin hesabı denk baÄŸlanmış, 3’ü fazla vermiÅŸ, sadece 1’i açıkla (içinde AÅŸar vergisinin kaldırıldığı 1925 yılı ) kapanmıştır. (14) (EK-1).

Atatürk’ün Maliye Politikası, Devlet Hazinesi’nin yurt içinde ve dışında güçlü olması temel amacını gütmektedir. Ancak, bu amacı gerçekleÅŸtirirken vergilerin, halk için iÅŸkenceye dönüşmesi önlenmelidir. Bunun için, vergi artışlarının halkın gelir düzeyi artışları ile oranlı olması saÄŸlanmalıdır. ÇaÄŸdaÅŸ Maliye Politikası’rıın temel amacı olarak gösterilen bu ilke, Atatürk’ün konu ile ilgili bütün konuÅŸmalarında açık ve seçik olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim, Atatürk döneminde halka ağır gelen ve sosyal zararları çok olan bütün vergi, resim ve harçlar kaldırılmış; onlar yerine halkın gelir düzeyine göre ayarlanabilen vergiler getirilmiÅŸtir.

ÇaÄŸdaÅŸ Maliye Politikalarının, amaçları arasında, ÅŸimdi açık ve seçik olarak ortaya konmuÅŸ olan, vergilerin ekonomik etkilerinin üretimi azaltmasının önlenmesi ilkesi de Kemalist Maliye Politikasının temellerinden birldir. O’nun yönetiminde ekonomi ve özellikle üretim üzerindeki etkileri olumsuz olan hemen bütün vergi, resim ve harçlar da kaldırılmıştır. (15)

ATATÃœRK’ÃœN PARA POLÄ°TÄ°KASI

Atatürk’ün para politikasının temel amacı, devlet harcamaları ile kaynaklar arasında sürekli bir dengenin korunması suretiyle enflasyonun önlenmesidir.

Atatürk’ün enflasyon karşısındaki tutumunu en iyi ifade eden Ä°smet Ä°nönü’nün ÅŸu sözlerinin burada tekrarlanmasında yarar vardır ;

”Hükümet olarak yılda iki kez ödeme yapamayacak duruma düştüğümüz olurdu. Gider konuÅŸurdum. Birkaç milyon liralık emisyonun bizi ferahlatacağını anlatmaya çalışırdım. Bir defa bile ”evet” dedirtemedim.” (16)

O’na göre çok muhtaç durumda bulunan halkın refahını artırmak için yatırımları hızlandırmak gerekliydi. Ancak, yatırımları hızlandırmak amacıyla, devletin saÄŸlıklı yollardan saÄŸladığı gelirlerden fazla harcama yapması önlenmeliydi. Bunu önleyebilmek için ,bütçe fazlası, devlet tekelleri ile iÅŸletmelerinin gelir fazlaları ile iç ve dış borçlanmadan saÄŸlanan fonlar tutarından fazla yatırım harcaması yapılmamalıydı ve T.C. Merkez Bankası’nın emisyonu artırması (yani para basması) yolundan saÄŸlanan kaynaklarla yatırım yapılması kesinlikle engellenmeliydi. Atatürk döneminin kaynak ve harcama rakamları ile ilgili olarak elde edilebilen bilgiler, bu ilkenin de eksiksiz uygulandığını göstermektedir. Nitekim O’nun yönetimindeki 15 yılda ortalama yıllık % 4-6 oranında reel büyüme hızı (Ek-6) elde edildiÄŸi halde enflasyon yoktur. 1929’da çeÅŸitli nedenlerle ortaya çıkan dengesizlik, alınan tedbirlerle, 1930 yılı sonunda giderilmiÅŸtir. Türkiye’nin ilk “istikrar programı” olan 1929 istikrar programı ile devlet harcamalarının kısılması ve gelirlerinin arttırılması, yabancı ülkeler borsalarında, Türk lirası deÄŸerinin desteklenmesi yolundan O’nun deyimi ile “Millî Para Buhranı”, 1930 yılı sonuna kadar kontrol altına alınmıştır, (Ek-3),

Atatürk, enflasyonun en önemli nedeni olarak T. C. Merkez Bankası’nın emisyonu arttırmasını (yani para, basmasını) görmektedir. En önemli yurt ihtiyaçları için olsa bile T. C. Merkez Bankası’ndan finansman yapılmasına, kesin olarak karşı çıkmasının temel nedeni budur. O’nun enflasyona karşı bu kesin tutumu sayesinde 1919’da Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’ndan 158 milyon TL. olarak devralınan banknot hacmi, 20 yılda (1938’e kadar) ancak % 20 oranında artmış ve 194 milyon TL’sına yükselmiÅŸtir. (Ek 2) yaklaşık % 1 oranında bir yıllık artışı ifade eden bu banknot artışı, ekonominin % 4-6 düzeyinde bir ortalama reel büyüme hızına ulaÅŸtığı bir dönemde, aslında, deflasyonist bir para politikasını ifade etmektedir.

O’na göre paranın iç deÄŸeri ile dış deÄŸeri arasında çok yakın bir iliÅŸki vardır. Ãœlkede enflasyonu önlemenin temel gerekçelerinden biri de yurtdışında Türk Lirası’nın ve Hazine’nin itibarını, gücünü korumaktır. (17)

Ancak Yeni Türk Devleti Hazinesi‘nin ve Türk Lirası‘nın dış pazardaki gücünü ve itibarını yükseltmek kolay olmamış, “Düyun’u Umumiye” taksitlerinin yükü ve Lozan AntlaÅŸması’nın 1929’a kadar gümrükleri sınırlayan hükümleri Türk Lirası’nın dış deÄŸerini 1929’a kadar düşürmüş, 1929’da bu gidiÅŸ bir “Millî Para Buhranı” biçimine dönüşmüş, yani düşüş hızlanmıştır. Ancak 1929’u izleyen yıllarda alınan önlemlerle; Türk Lirası’nın Ä°ngiliz Sterling’i karşısındaki deÄŸeri 1921’de ortalama 605 kuruÅŸ iken, 1930’da 1032 kuruÅŸa kadar düşmüş, ama 1938’de yeniden 616 kuruÅŸ düzeyine yükseltilmiÅŸtir. (Ek-2) Bu baÅŸarıda Atatürk’ün enflasyon karşısındaki tutumunun, (18) yukarda özellikleri açıklanan Maliye Politikası’nın ve aÅŸağıda özellikleri açıklanacak “Dış Ekonomik Ä°liÅŸkiler Politikası” ‘nın önemli etkileri vardır. Bütün bu yıllarda alınan temel ekonomik kararlarda Atatürk’ün bazı hallerde ince ayrıntılara inen müdahaleleri vardır. (Ek 2 ve 5)

Atatürk, Türk Para Piyasası’nın Türkler’in yönetiminde ve Türkler’in elinde olmasını istemiÅŸ ve ekonomiyi bu amaca ulaÅŸtırmıştır. 1930’da T.C. Merkez Bankası’nı kurarken danıştığı Dünya’nın iki ünlü Merkez Bankacısının (Almanya’yı korkunç “Weimar Enflasyonu”ndan kurtaran ve bu hizmeti nedeniyle “Mali Sihirbaz” ünvanı verilen zamanın Alman Merkez Bankası BaÅŸkanı Dr. Hjalmar Schacht ve yardımcısı Karl Müller’in) olumsuz görüşlerine raÄŸmen Türk Emisyon Bankasını kurmuÅŸtur. (19) Bu iki ünlü Merkez Bankası uzmanı ülkemizde belirli bazı iktisadî ve mali tedbirler alınarak para istikrarının saÄŸlanması güven altına alınmadan bir emisyon bankası’nın kurulmasını “mevsimsiz” bulmuÅŸlardır. (20) 1930’da verilen bu raporlara göre, T.C. Merkez Bankası, gelecek 5 yılda, tedavüldeki banknotların % 30’u oranında altın, % 10’u oranında döviz mevcutları, devlet bütçesi ve dış ödemeler dengesi saÄŸlandıktan ve ekonomi, bu mevcut ve dengeleri zaman içinde koruyacak kadar güçlendirildikten sonra kurulabilir. Bu ÅŸartlar yerine getirilmeden kurulabilecek bir Merkez Bankası, ülkede para istikrarını bozabilir ve bunun çok olumsuz sonuçları olacaktır.

Millî Para‘nın Türkler’in yönetimine geçmesini isteyen Atatürk, 1930’da T.C. Merkez Bankası‘nı kurmuÅŸ, bankanın hisselerini de Türk Bankaları ile devlet memurlarına dağıtmıştır. Ancak 1930’dan sonra yabancı uzmanların önerilerine uygun olarak 1931’de 6127 kilo olan, T.C. Merkez Bankası âltın mevcudunu, 1938’de 26190 kiloya ulaÅŸtırmış, Düyun-u Umumiye Borçlarının, 1933’te yapılan anlaÅŸmaya uygun olarak ödenmesini sürdürmüş, ödemeler dengesi ile devlet bütçesi dengesini kurarak korunmasını saÄŸlamış ve fiyat istikrarının bozmasını da kesin kararlarla önlemiÅŸtir. (21)

Atatürk’ün görüşüne göre, Türk Bankacılığı da Türk’lerin yönetiminde ve mülkiyetinde olmalıdır. O, yabancı bankaların Türkiye’de çalışmalarına karşı deÄŸildir. Ancak, Türk mevduatanın büyük çoÄŸunluÄŸunun yabancı bankalar elinde olmasını da uygun görmemektedir. O’na göre 1920’de % 68’i yabancı kaynaklar elinde bulunan mevduatın ancak % 32’sinin Milli Bankalar elinde bulunması uygun deÄŸildir.

Atatürk’ün Türk Bankacılığı’nı millileÅŸtirme karar ve düşüncesinin bir sonucu olarak, 1924’te kendi kurduÄŸu T. Ä°ÅŸ Bankası da dahil olmak üzere Millî Bankalarımız, 1937’de Mevduat’ın % 81’ini elde edebilmiÅŸler, âynı yılda yabancı bankaların payının % 18’a inmesi saÄŸlanabilmiÅŸtir. (Ek : 4) 1920-1937 yılları arasındaki dönemde 6 katına yükselmiÅŸ bankalardaki mevduat toplamı, Atatürk’ün tasarrufu teÅŸvik yönündeki önderliÄŸinin bir sonucu olarak, bu dönemdeki kalkınmanın finansmanında da önemli katkıda bulunmuÅŸtur.

O’na göre, enflasyona gitmeden yatırımların hızlandırılabilmesi için, halkın tasarrufa yöneltilmesi ve halk tasarruflarının büyük yatırımları gerçekleÅŸtirebilmek için birleÅŸtirilmesini saÄŸlayan bir mali yapımın kurulması gereklidir. Atatürk’ün kararı ile baÅŸlatılan “Millî Ä°ktisat ve Tasarruf Hamlesi” ve “Yerli Mallar Haftaları” ile T.Ä°ÅŸ Bankası’nın kurulması, bu amaca yönelik uygulamalar’dır. (22)

ATATÃœRK’ÃœN DIÅž EKONOMÄ°K Ä°LÄ°ÅžKÄ°LER POLÄ°TÄ°KASI

Atatürk’ün dış ekonomik iliÅŸkiler politikasının temel amacı, Türk Lirası’nın yabancı pazarlar karşısındaki deÄŸerinin düşmesini önlemek ve Türk Hazinesi’nin Uluslararası Pazarlardaki itibarını yükseltmektir. Bu amaca ulaÅŸabilmek için; yukarıda özetlenen maliye ve para politikalarına uygun olarak dış ödemeler dengesi de saÄŸlanmalı, yabancı devletlere karşı giriÅŸilen ödeme taahhütleri, gecikmesiz ve eksiksiz yerine getirilmelidir. O’na, göre bu ilke, tam temel koÅŸuludur. (23)

Ödemeler Dengesi’nin temelinde Dış Ticaret Dengesi vardır. Bu denge saÄŸlanmalı ve yatınmları hızlandırabilmek, Hazinenin altın ve döviz mevcutlarını artırabilmek ve Düyun-u Umumiye Borçlarını ödeyebilmek için Dış Ticaret Dengesi’nin “fazla”larla kapanması saÄŸlanabilmelidir. Nitekim 1930-1937 arasındaki dönemde sürekli olarak dış ticaret fazlası saÄŸlanmıştır (Ek 3). O’na göre toplam ithalât ve ihracat arasında denge saÄŸlanması da yeterli deÄŸildir; ülkeler itibarile dengeye ulaÅŸmak da, dış ticaret politikasının temel amaçlarından biri olmalıdır. Yabancı Sermaye ve Dış Borçlanmadan saÄŸlanacak kaynaklar, ödemeler dengesinin saÄŸlanması açısından tali önemi olan faktörlerdir. (24)

Bu amaca ulaşmak için halkı yurt içinde yerli mallar tüketimine ve bu tüketimi en düşük düzeyde tutabilmek için tasarruf yapmaya özendirmek zorunluluğu vardır. Böylece, ithalatın azalması ve yerli tüketimden ihracata yöneltilecek mal fazlalarının yaratılması ile birlikte dış ticaret dengesinin elde edilmesinde halkın katkısı sağlanabilecektir. Aynı politikanın uygulanması, yüksek yatınm harcamaları için sağlıklı (enflasyona sebep olmayan) kaynakların yaratılması amacına da yararlı olacaktır. Bunlara ek olarak, yerli tüketime özendirilen halk, bu yerli tüketim mallarının üreticilerinin canlanmasına ve büyümesine yardımcı olacaktır. Ayrıca, bu politikanın tasarrufları arttırdığı ölçüde millî bankacılık sistemi, küçük tasarrufların büyük yatırım sermayelerine dönüşmesini de sağlayabilecektir.

ATATÃœRK’ÃœN YATIRIM POLÄ°TÄ°KASI

Atatürk’ün yatırım politikasının temel amacı, saÄŸlam kaynaklarla finanse etmek ÅŸartıyla, en kısa zamanda ülkenin bütün faaliyet alanlarının ve bütün bölgelerinin kalkındırılmasıdır.

Yukarda özetlenmiÅŸ ekonomik kalkınma amaçları ve daha önce açıklanmış bulunan temel stratejilere uygun olarak Atatürk’ün yatırım politikasının temelinde kendi deyimi ile “ılımlı devletçilik” ilkesi vardır. 1930’dan baÅŸlayarak her fırsatta tekrarladığı ve her ekonomik giriÅŸimde hatırlattığı bu “ılımlı devletçilik” politikası devletin özel kesim iÅŸletmelerine denetleyici, yönlendirici ve teÅŸvik edici öncülüğünü öngörmektedir. Buna ek olarak özel kesimdeki giriÅŸim, sermaye ve yönetim gücü eksiklikleri nedeniyle halkın ve kiÅŸilerin yapamadıkları ve iÅŸletme yönetemedikleri iÅŸ dalları ve bölgelerde bu öncülük iÅŸlevi, devletin doÄŸrudan yatırım yapmasını ve yatırımla doÄŸan iÅŸletmeyi doÄŸrudan yönetmesini de kapsamına almaktadır. Ekonomiye temel mal ve hizmetlerin saÄŸlanması için yukarda belirlenen stratejik önceliklere göre yapılacak alt yapı yatırımlarında devletin doÄŸrudan iÅŸletme yönetmesi, olaÄŸan ve sürekli olabilir. Ancak, ekonomide temel mal ve hizmetlerden baÅŸka tüketim mal ve hizmetlerine duyulan halk ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, özel kesim iÅŸletmelerinin türlü nedenlerle geliÅŸtirmediÄŸi alan ve bölgelerde üst yapı yatırımlarının doÄŸrudan devletce yapılması ve yönetilmesi de ekonomik kalkınma amaçları için gerekli bulunacaktır. Bu tür üst-yapı mal ve hizmetleri üreten ve satan devlet iÅŸletmelerinin, piyasa ekonomisinin kurallarına göre kurulması, iÅŸletilmesi ve yönetilmesi gereklidir. (25)

Üst yapı alanında çalışan devlet işletmelerinin özel kesim işletmeleri ile kıyasıya bir rekabete girişmesi söz konusu olamaz. Bu alanlarda devletin görevi, öncülük yapmakla sınırlı olmalıdır ve hükümetlerin en önemli sorumluluk , özel kesim işletmeleri ile devlet işletmeleri arasında gelişebilecek yıkıcı bir verimsiz rekabetin gelişmesini önlemek olmalıdır. Kemalist Ekonomik Kalkınma modelinin bu özelliği, onu zamanın kalkınma modellerinden ayırmaktadır.

Bu amaca ulaşabilmek için, devletin üst-yapı mal ve hizmetleri üreten kuruluşlarının geliştikçe halka devredilmesini sağlayacak bir yöntemin uygulanması gereklidir. Devletin tüketim malı üreten üst yapı işletmelerinin çalıştığı alanlar geliştikçe bu alanlarda, halk sermayeleri biriktikçe bu alanlarda işletmeleri yönetecek yönetim yetenekleri geliştikçe, bu işletmelerin hisseleri halka, satılmalıdır. Bu hisse satışından sonra da işletmelerdeki devlet yönetimi bir süre daha sürdürülebilir; ancak, devlet bu işletmelerin tümüyle satışlarından elde edilecek fonları, gelişmemiş diğer alanlarda, ve bölgelerde yeni devlet yatırımlarının yapılması için kullanmalıdır.

Dört dengeli Kemalist Ekonomik Kalkınma Modeli’nin, en önemli dengelerinden biri, daha önce de belirtildiÄŸi gibi bu Devlet Ä°ÅŸletmesi – Özel Ä°ÅŸletme dengesidir. Ticarî-Sınaî türden devlet iÅŸletmelerini sonsuzlaÅŸtırmak, sonunda bütün ekonomiyi devletin elinde toplayacağı için Kemalizmin temel stratejisine uygun deÄŸildir. Devletin hiç üst-yapı yatırımı yapmaması da, ekonomik kalkınmanın sonuçlarını halka ulaÅŸtımayı geciktireceÄŸi için sakıncalıdır. Bu yüzden, bu alanda devlet-özel iÅŸletme dengesinin korunması zorurıludur.

SONUÇ

Atatürk’ün Ekonomik Kalkınma Modelinin temelinde yukarıda açıklanan dörtlü bir denge görüşü vardır. Bu dengeler, Devlet Bütçesi Dengesi, Kaynak-Harcamalar Dengesi, Dış Ödemeler Dengesi, Devlet Ä°ÅŸletmesi-Özel Ä°ÅŸletme Dengesi biçiminde özetlenebilir.

Ãœlkemize yaÅŸanmış olan yüksek enflasyon, döviz darboÄŸazı, iÅŸsizlik, ÅŸiddetli doktriner akımlar ve hattâ sosyal huzursuzluklar, hep bu dengelerden uzaklaÅŸmamızın sonucunda ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetin O’nun yönetimindeki 15 yıllık Atatürk Dönemi, ekonominin en istikrarlı hızı geliÅŸme dönemidir.

Kemalist Ekonomik Kalkınma Modeli’nin özelliklerini Dünya’ya anlatabildiÄŸimiz ölçüde, Dünya’nın bütün “mazlum milletleri” de O‘na şükran duyacaktır.

Prof. Dr. Mustafa A. Aysan
İ.Ü. İşletme Fakültesi

(Visited 71 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 12.04.2008 tarihinde Hale tarafından, ATATÃœRK'ün Hayatı ve Hakkında Yazılanlar bölümünde paylaşılmıştır ve 7798 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Atatürk Ve Ekonomi | Atatürk\'ün Ekonomik Kalkınma Modeli - Atatürk\'ün Maliye Ve Para Politikası orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleÄ°nternetin Avantaj ve Dezavantajları - Ä°ngilizce Makale | The Advantages & Disadvantages of The Internet Sonraki Makale13. ve 14. Yüzyıl Türk Edebiyatı Genel Özellikleri..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz