Bahar ve Kelebekler Küçük salonun fes renginde kalin, agir perdeli penceresinden disari muhtesem, parlak bir suluboya levhasi gibi görünüyordu. Saf mavi bir sema8230; Çiçekli agaçlar8230; Uyur gibi sessiz duran deniz8230; Karsi sahilde mor, fark olunmaz sisler altinda daglar, korular, beyaz yalilar8230; Bütün bunlarin üzerinde bir esatir rüyasinin havai hakikati gibi uçan marti sürüleri! Pencerenin önündeki
Bahar ve Kelebekler Küçük salonun fes renginde kalin, agir perdeli penceresinden disari muhtesem, parlak bir suluboya levhasi gibi görünüyordu. Saf mavi bir sema8230; Çiçekli agaçlar8230; Uyur gibi sessiz duran deniz8230; Karsi sahilde mor, fark olunmaz sisler altinda daglar, korular, beyaz yalilar8230; Bütün bunlarin üzerinde bir esatir rüyasinin havai hakikati gibi uçan marti sürüleri! Pencerenin önündeki
Diyet Dar kapısından başka aydınlık girecek hiçbir yeri olmayan dükkânında tek başına, gece gündüz kıvılcımlar saçarak çalışan Koca Ali, tıpkı kafese konmuş terbiyeli bir arslanı andırıyordu. Uzun boylu, iri pençeli, kalın pazılı, geniş omuzlu bir pehlivandı. On yıldır bu karanlık in içinde ham demirden dövdüğü kılıç ve namluları tüm Anadolu8217;da, tüm Rumeli8217;de sınır boylarında büyük
Dört Mevsim Hikayesi Bir zamanlar Toprak Ana, evinde yalnız yaşıyormuş. Yalnız yaşamak zormuş, bu yüzden canı çok sıkılıyormuş. Bir gün kalkmış, gök kralına misafirliğe gitmiş. Sarayın kapısına varınca, gürültüler, patırtılar duymuş. Kapıdaki nöbetçiye, “bunların ne olduğunu” sormuş. Nöbetçi: 8211; Ne olacak, demiş. Mevsim kardeşlerin gürültüsü. İkisi kız, ikisi oğlan dört yaramaz çocuk var. Kavga edip
Bu aşk hikayesinin Aşık Kerem ya da Kerem Dede diye anılan Azerbaycan yöresi halk şairinin aşk serüvenini konu eden şiirleri halk arasında yayıldıktan sonra adı bilinmeyen halk hikayecileri tarafından bu şiirler çerçevesinde oluşturulduğu ileri sürülür .( XVII. yy. ) İsfahan Padişahı8217;nın oğlu Kerem keşiş kızı Aslı8217;ya gönül verir .Ancak din ayrılığı yüzünden onunla evlenmesi mümkün
Kütük Alacakaranlık içinde sivri, siyah bir kayanın belli belirsiz hayali gibi yükselen Şalgo Burcu uyanıktı. Vakit vakit inlettiği trampete, boru seslerini akşamın hafif rüzgârı derin bir uğultu halinde her tarafa yayıyor8230; Kederli bağırışmalarıyla ölümü hatırlatan küfürbaz karga sürüleri, bulutlu havanın donuk hüznünü daha beter artırıyordu. Mor dağlar gittikçe koyulaşıyor, gittikçe kararıyordu. Yamaçlardaki dağınık gölgeler, kuşsuz
Öykü Nedir? Gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa düz yazı şeklindeki anlatıya öykü veya eski adıyla hikâye denir. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.
YUSUF İLE ZÜLEYHA Divan edebiyatında birçok şairin mesnevilerine de konu olan bu aşk öyküsü Kur8217;an-ı Kerim8217;de 8220;öykülerin en güzeli 8220;diye isim bulmuştur . Yusuf sûresinde 98 âyet (4-101), Yusuf Peygamber8217;in ibretli hayat hikâyesinden söz eder. Buna göre Yusuf Peygamber8217;in on bir erkek kardeşi vardır. Olağanüstü bir güzelliğe sahip olan Hz.Yusuf babası tarafından çok sevilmektedir. Onu
Yeni Kapının Hikayesi8230; 4. Murat devri. Padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmış. İstanbul8217;da bütün meyhaneler ve keşhaneler 8220;underground8221; takılmaya başlamış. 4. Murat bi gece, tebdil-i kıyafet İstanbul8217;a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bi sandal kiralamış. Sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyomuş tabii. Bi ara, sandalın yanından sarkan bi ipi çekmiş. İpin ucunda bi
Acıları Neyin İçine Koyduğunuza Dikkat Edin Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı . 8211;
Şiir Ve Sinek Adalet Ağaoğlu Oh, dedi Şükriye Hanım, ohh, kızım geliyor. Oh Allah8217;ım, hiç aklımda yoktu, taa yaz ortasını bulur artık, başka gelemez diyordum, oh ne iyi oldu, bayram seyranlar da bitti artık peş peşe, taş çatlasa mektebi koyup gelemez diyordum, geliyor işte, hey güzel Allah8217;ım, ne diye kapatıyorlar mektepleri böyle durup dururken, oh
Hayatım o sırlı geceden sonra tamamen değişmişti. Arkadaşlarım arasında ben dahil hepimizin çok sevdiği Cemal adında birisi vardı. Bu arkadaşımız dev gibi cüssesine rağmen oldukça yufka yürekli ve duygusaldı.. Hepimiz için sıradan olan, küçük üzücü bir olay karşısında gözleri hemen dolar ağlamaklı olurdu. Ama bunun yanında gördüğü küçük bir mutluluk tablosu karşısında da aynı ruh
Annenin Gözyaşları Orta yaşlı kadın, evin içinde telaşlı bir haldeydi. Eşyaların yerini değiştiriyor, örtüleri düzeltiyor, arada bir mutfağa gidip pişmekte olan yemeğe bakıyor, tekrar salona dönüyordu. Sokaktan gelen her seste pencereye koşuyor, her duyduğu kapı zilinde de, başkasının zili olduğunu anlayıp üzülüyordu. Başka şehirde iş bulan oğlu, hem uzak yerde olduğundan hem de izin alamadığından
Antika Saat Aklı baş ucundaki üzeri sedef kakma işlemeli ufak sandıktaydı. Çocukluk günlerindeki babasının köstekli saatini, yeleğinin cebinden çıkarmaya çalıştığı o minik elleriyle saatin zincirine asıldığı, babasının kendisine; ‘ ver oğlum bakıyım biraz daha büyü söz sana vereceğim’ diyerek elinden aldığı o köstekli saatini hiç mi hiç unutamamıştı. Dörtlü gümüş zincirle yeleğinin düğme iliğine geçirilmiş
Aptalın Öyküsü Adamın biri, halinden yakınır dururmuş: 8220;Çalışıyorum, didiniyorum ancak geçinebiliyorum. Üstelik yalnızım, kimim kimsem yok8230;8221; Böyle mutsuz mutsuz sızlanıp dururken, bir karar vermiş. Yollara düşüp bir melek bulacak, halini anlatıp ondan bu haksızlığı düzeltmesini isteyecekmiş. Yola koyulmuş. Dağda bir kurda rastlamış. Ayakta zor durabilen, bir deri bir kemik kalmış kurt, adama yaklaşmış, nereye gittiğini
Aşk Ayakkabıdır Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler. Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız icin rahatlığı ve şıklığı bir arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz. İçinizin acılarını, sıkıntılarını, kırgınlıklarını ve hayallerini yüklenen yüreğiniz için de huzur verici ve 8220;güzel8221; bir aşk ararsınız. Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir. Bazıları çamur yağmur, toz toprak kar buz gibi her
Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar çok sayılmazdı ama kü¤¤¤ bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle8230; Adam ona bir kez daha göz
ahmet daha 11 yaşındaydı ahmedin babasıda para hırsına kapılıp onu neredeyse unutmuştu.üstelik ahmet 1 yıl önce annesini kaybetmişti babasıda ilgilenmediği için ahmed tam bir boşluktaydı. O sevgiyi para ile verebileceğini sanıp hergün ona güzel her çocuğun hayalindeki oyununcaklardan alıyordu.Ahmed bu oyuncakları istemiyordu babasının sevgisini istiyordu . Babası onunlan konuşurken yüzüne bile bakmıyor saçını okşamıyor onun
Bir Bardak Limonata Ve Bir Aşk Öyküsü Aşk minnet duyarak yaşamanızı sağlar. Indiana8217;nın ıssız yollarından birinde ilerlerken, 8221;Taze Limonata8221; levhasını görünce direksiyonu o yöne kırdım. Benzin istasyonu ve bir market beklerken karşıma bir ev çıktı. Ve randada yaşlı bir adam oturuyordu. Arabamdan indim. Etrafta başka kimse yoktu.Bana bir bardak limonata ve bir sandalye uzattı. Etrafta
5 Ekim: Bugün var edildim. Buradayım. Varım. Müthiş bir duygu bu. Var olduğumu henüz annem ve babam bilmiyor. Bir elma çekirdeğinden bile küçüğüm. Ama ne de olsa, ben benim. Varım ya! Bu bana yetiyor. Henüz bedenim belli belirsiz, yüzüm yok ama, varlığımı ve benliğimi hissedebiliyorum. Bir kız olacağım ve baharda çiçekleri seveceğim. 19 Ekim: Biraz